35. Bölüm

433 44 22
                                    

Korku, bütün benliğimi sararak beni içine hapsetmişti.
Elim kolum bağlıydı ve bu beni güçsüz hissettiriyordu.

Ağlayamıyordum.

En garip olanı da buydu. Sadece korku ve endişe duygusunu yaşıyordum.

Neredeyse 1 saattie bu soğuk depoda yalnız başıma oturuyordum ve gelen giden yoktu. Şevket beni bıraktıktan sonra depodan çıkmıştı.
Kaçmaya çalışsam da bir fayda etmemişti çünkü kapılar kilitliydi ve bir cam bile yoktu bu lanet yerde.
Alaz'ın ne halde olduğunu merak ediyordum.

Endişeli miydi?

Beni aramaya çıkmış mıydı?

Çıkmışsa, bulacağına emindim...

Susamıştım ve birilerine seslensemde kimse bakmamıştı. PİSLİK ADAMLAR!
Şevket'in beni öldürmek için neden bu kadar beklediğini merak ediyordum doğrusu.

Adam, gerçekten oyun oynamayı seviyordu.

Deponun kapısı gürültülü bir şekilde açıldığında Şevket içeriye girmişti. Gözlerimi devirdim. "Alaz ile konuşmak ister misin?" Diye sordu, Dan diye. Gözlerimi kısarak sorusunun doğruluğunu ölçmek ister gibi yüzüne baktım. Yalan söyler gibi bir hâli yoktu. Hevesle kafamı sallayarak ayağa kalktım ve karşısına geçtim. Ona güvenmediğim için birkaç adım gerisinde duruyordum. Telefonun da birkaç tuşa basarak hoparlöre aldı.

Alaz, ikinci çalışta açmıştı.

"Oruspu çocuğu, Duru'ya bir şey olursa seni yaşatmam! Duydun mu?!" Alaz'ın öfkeli sesi birden irkilmemi sağlamıştı. Şevket kaşlarını çattı. "Senin adamların sevgilime bir şey yaptıklarında bende seni yaşatmayabilirdim, Alaz." Yumrularımı sıkarak "aynı şey değil! Diye bağırdım, Şevket'e doğru. "Siz onun amcasının ölümüne sebep olmuştunuz! Başlatan sizdiniz." Tek kaşını kaldırarak bana bir adam yaklaştı:

- Başlatan biziz, bitirende biz olacağız.

Korkuyla birkaç adım geriye gittim. "Ulan, Duru'nun tırnağına zarar gelsin, seni yaşatmam." Alaz'ın bağırışları devam ediyordu. Şevket alayla gülümseyerek bana baktı ve "konuşmayacaksan kapatıyorum," dedi. Gözümden bir damla yaş aktığında "Alaz," diye fısıldadım. Birkaç saniyelik sessizlik oluştu. Sonrasında o da "Duru," diye fısıldadı, çaresizlik akan sesiyle.

Alaz Aksoy, çaresizdi...

"Bebeğim, o pislik sana birşey mi yaptı?" Görmeyeceğini bilsemde kafamı iki yana salladım. "Hayır, hayır bir şey yapmadı." Şevket'in dudağının bir tarafı tehlikeli bir şekilde kıvrıldı:

- Ama yapacağım.

Biliyordum, yapcaktı. Beni boşu boşuna buraya getirmemişti. "Sen Duru'ya birşey yapmadan önce ben sana yapacağım, dur bekle." Alaz'ın son cümlesiyle Şevket telefonu kapatmıştı.
Arkasını dönerek depodan çıkmak üzereyken ona seslenmemle, adımlarını durdurdu. "Neden şimdi öldürmüyorsun beni?" Kahkaha atarak bana doğru döndü:

- Sence?

"Oynamaya çalışma benimle."

- Seni şimdi öldürsem, ölümün çok basit olur. Ben bunu istemiyorum. Sevgilimin intikamını aldığımd a o intikamla tatmin olmak istiyorum. Seni şimdi öldürsem, tatmin olmam.

Karşımda ki adam, resmen kafayı yemişti. "Sevgilin hak etmişti!" Dedim, sinirle. Dişlerini sıkarak kolumu morartacak kadar sıktı. İnleyerek yüzümü buruşturdum:

- Benim, sevgilimin ne hak edip etmediği seni ilgilendirmez! Ben senin hak ettiğin konuya bakıyorum.

"Bana bir şey yapabileceğini mi sanıyorsun?!" Onu daha çok sinirlendirmek için sarf ediyordum bu cümleleri. Ve başarıyordum da. Gözleri adeta öfke saçıyordu:

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin