72. Bölüm

207 12 11
                                    

Alaz'ın Anlatımıyla
Alnımı, dizlerime yasladığım kolumun üzerine koymuş, bakışlarımın önündeki zemini izliyordum. Alnım kollarıma değdikçe kollarımdaki yanık izleri dayanılamayacak bir acı bahşetse de kılım kıpırdamıyordu.

Üstüm çıplaktı, altımda ise yalnızca siyah bir boxser vardı. Yaz ayında olmamızın bir önemi yoktu, depo buz gibiyidi.

Üşüyordum.

Ruhum, bedenim gibi yanık izleriyle dolu olsa da üsüyordum.

Buz tutuyordum.

Toprak kokusunu hâlâ solurken gözlerim, giren toprak parçalarından dolayı yanıyordu.

Deponun demir kapısının açılıp kapandığını duydum. Adım sesleri yaklaşırken beraberinde sürüklediğini bildiğim sandalyenin zeminde bıraktığı kulak tırmalıyıcı ses depoda yankılanıyordu. Bu ses ağrıyan başıma hiç iyi gelmezken ellerimi küçük bir çocuk gibi kulaklarıma kapatmak istedim.

Önüme getirdiği sandalyeye oturduğunda kafamı kaldırdım. Yüzüne yerleştirdiği sırıtışla arkasına yaslanırken kollarını göğsünde birleştirdi.

"İlk mezar deneyimin nasıldı?"

Gözünde, elmacıkkemiğinde ve dudağında benim yarattığım morluklar vardı.

Benimde dudağım kıvrıldı ve yüzümdeki, onunda bende yarattığı yaralar sızladı.

"Empati yapmış oldum. Yolun sonunda sen gireceksin ya..."

Dişlerini sıkarken çenesindeki belirgin kemikler hareket etti.

"Karşımda o korkusuz, güçlü Alaz'dan eser kalmamış bir halde otururken fazla iddialı cümleler bunlar."

"Yap işkenceni, siktir git buradan," dedim alnımı tekrar kollarıma yaslarken. Şu an tek istediğim üşümemi engelleyecek birkaç kıyafetti.

Bir çakmağın çakılma sesini duyduğumda sigarasını yaktığını ve sigarasını içtikten sonra olacağı şeyi biliyordum.

Bu sabah beni bir tabuta kapatmıştı. Canlı canlı gömülmeyi iliklerime kadar yaşarken beni adeta ruhumun bedenimden çıkmasına bir nefeslik saniye kalana kadar toprak altında, tahta bir tabutun içinde bekletmişti.

Bugün tam 1 ay olmuştu.

Bu depoda saat olmasa da işkencelerinin dışında geçirdiğim her boş saniyede dakikaları sayıyordum.

"Özlüyor musun aileni?" Diye sordu.

Bu 1 ay boyunca çektiğim iskencelerden en ağırı onları özlemekti.

Yaren'i özlemekti.

Sessiz kaldığımda bugünkü işkencesi kelimeleriymiş gibi devam etti:

"Seni unutmuş olabilirler mi? Tık yok hiçbirinden."

Burnundan güler gibi bir nefes verdiğini işittim.

"Bir gün Alaz Aksoy unutulacak deseler inanmazdım. Şimdi gözlerimle görüyorum."

Zehir saçan gözlerimi kaldırıp ona baktım.

"Seni unutacak bir ailen bile yok."

Bu, belkide bu zamana kadar duyduğu, yüzüne tokat gibi çarpan en ağır cümleydi ve öfke saçan gözleri bunu doğrularken sandalyeden hışımla kalkıp yüzüme bir yumruk indirdi. Başım yumruğunun etkisiyle sağa döndüğünde çenemi sıktım, ona karşlık vermeyecektim.

"Orospu çocuğu!" Diye bağırdı yüzüme doğru.

Kafamı kaldırıp tehlikeli bir şekilde gülümsedim.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin