42. Bölüm

360 41 1
                                    

Dudaklarımı dudaklarından ayırıp alnımı alnına yasladım. Alaz hâlâ şaşkınlığını üzerinden atamamıştı.

Bende öyle.

Az önce onu sevdiğimi, ona aşık olduğumu söylemiştim. Ve... Onu öpmüştüm.

Şimdi o kadar huzurluydum ki, kendimi ilk kez bir yere, bir kişiye ait ve huzurlu hissediyordum. "Seni seviyorum," diye fısıldadım bir kez daha. "Ve bu aşkımın, sevgimin sonsuz olmasını istiyorum."

- Olacak güzelim. Bizim aşkımız sonsuz olacak.

"Umarım," diye fısıldadım. Bizim aşkımız sonsuz olmalıydı.

Alnını alnımdan ayırarak elalarıma baktı. Gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştı sanki.

Onun gözlerinde gördüğüm tek şey, bana duyduğu aşktı.

Benim elalarımda, onun yeşillerine, ona olan aşkını anlatıyordu...

-------------------
Eve geldiğimizde üzerimizi değiştirip Alaz ile direkt yatağa geçmiştik ve benim başım yine onun göğsündeydi.

Bugün olanları düşündüm. Güzel bir akşam geçirmiştik, birkaç pürüz dışında.
Alaz ile terasta birkaç dakika şehrin manzarasını izledikten sonra aşağı kata inmiştik. Aşağı indiğimizde etraf baya dağılmıştı ve eğlence devam ediyordu. Caner ortalıklarda yoktu ve nedense bu benim kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Sonrasında bunu daha fazla üstelememiştim.

Sanırım Caner bu arkadaş ortamını sevmiyordu ve sırf Alara yüzünden geliyordu. Bu yüzden sıkılıp gitmiş olabilirdi.

Aşağı indikten yaklaşık 10 dakika sonra evden ayrılmıştık. Birkaç kişi -özellikle Pınar- buna itiraz etsede kabul etmeyip gelmiştik. Şimdi ise onun sıcak ve huzurlu göğsüne başım dayalı bir şekilde yatakta uzanıyorduk.

"Güzel bir akşamdı," diye fısıldadım. Yüzünü buruşturduğunu hissettim. "Seninle olan dakikalar hariç, bence sıkıcıydı." Kıkırdadım. Sonrasında bu akşamdan aklıma düşen bir sahne ile ciddiyetle kaşlarımı çattım:

- Alina ile samimi gibiydiniz?

Bu sefer o kıkırdadı. Daha çok kaşlarımı çattım. "Sen bayağı kıskandım sanırım." Omuz silktim. "Yalanlamayacağım. Evet, kıskandım." Bu sefer ufak çaplı bir kahakaha attı:

- Alina sadece samimi olduğum bir arkadaşım, Duru. Aynı zamanda da Pınar'ın tasarımcısı.

"Farketmez. Sana olan hayran bakışları hiç arkadaşçaymış gibi durmuyor." Başımın üzerine naif bir öpücük kondurdu. "İstemiyorsan bir daha onunla o kadar samimi olmam." Memnun olmuşçasına gülümsedim:

- Olma. O kıza güvenmiyorum.

Kollarıyla beni iyice sarıp gözlerini kapattı. Bende ona uyarak gözlerimi kapattığımda içimde ki o güzel huzurla uykuya daldım.

Aynı huzurla gözlerimi açtığımda kollarımı iki yana açarak esnedim. Yatağın diğer tarafında ki boşluğu fark ettiğimde ayağa kalkarak dolaptan gri bir hırka alıp üzerime geçirdim ve aşağı kata indim. Mutfaktan gelen seslerle gülümseyip kafamı iki yana salladım.

Alaz, kesin yine kahvaltı hazırlıyordu.

Tahmin ettiğim gibide oldu. Mutfağa girdiğimde Alaz'ı üzerinde ki gri eşofman takımıyla domates ve salatalıkları doğrarken gördüm. "Günaydın," dedim, uykulu sesimle. Bana dönerek genişçe gülümsedi ve "günaydın," diye karşılık verdi:

- Benide uyandırsaydın keşke, sana yardım ederdim.

Kafasını iki yana salladı. "Birazdan eski evimize gideceğiz, orada söylediğin gibi kurabiye yaparsına artık." Heyecanla gözlerimi büyülttüm. Gerçekten evi çok özlemiştim. Evet, dağ evide güzeldi ama buradan birazcık sıkılmıştım doğrusu. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde dudağımı ısırdım.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin