14 Gün Sonra
Derin bir uykudan saat gece yarısını çoktan geçmişken uyandığımda boğazım ve çatlamış dudaklarım fazlasıyla kurumuştu. Dudaklarımı dilimle ıslattıktan sonra sol gözümü ovup sağ elimle komodinin üzerindeki boş sürahiyi alıp ayağa kalktım ve odanın çıkışına yöneldim.Işığı yanan koridora adım attıktan sonra sessiz adımlarla merdivenlere ilerleyip ışıkları kapalı olan alt kata indim. Duvardan destek alarak karanlıkta yönümü bulduktan sonra salona girdim ve ardından direkt mutfağa yöneldim.
Mutfağın ışığını açtıktan sonra tezgaha yönelmeden ortadaki büyük, tahta masanın üzerindeki tabakta gördüğüm eklerden bir tane ağzıma attım. Lokmamı çiğneyip yuttuktan sonra iki bardak su içip elimdeki sürahiyi doldurdum ve ışğı kapatıp mutfaktan çıktım. Salondan geçerken, salona girdiğimde görmediğim bir detay fark ettim.
Işıkları yanan arka bahçede biri oturuyordu ve bu Zeynep hanımdı. Katlanabilir sandalyeye oturmuştu ve arkası bana dönüktü. Uzaklara dalmış bir halde elindeki sigarasını içiyordu.
Derin bir nefes aldım. Oğlunun yokluğuna içerleniyordu ve normalde sigara içmediğine emindim.
Alaz 14 gündür yoktu.
Ve gecenin bu saatinde onu ıssız bahçede oturtan bu acı olmalıydı.
Belki yapmamam gerekiyordu fakat yaptım. Elimdeki sürahiyi masanın üzerine bıraktıktan sonra sürgülü cam kapıyı kaydırıp ılık havaya kendimi attım. Omzunun üzerinden bana baktı fakat tek bir mimik hareketi bile göstermeden önüne döndü. Kenarda duran sandalyelerden birini alıp sandalyeyi açarak yanına oturdum ve bende adeta onun gibi uzaklara daldım.
"Oğlunu zamanında sevmemiş bir anne olarak üzüntünüz fazla abartı değil mi?"
Göz ucuyla kaşlarını kaldırdığını gördüm. Üzerinde kısa kollu, saten, kırmızı bir pijama takımı vardı ve uzun saçları salıktı.
Yüzü yaşından ötürü kırışmaya başlamış olsa da hâlâ kıskanılacak kadar genç görünüyordu.
"Oğlumu sevmediğimi nereden çıkardın?"
Güler gibi bir nefes verdim. "Yapmayın Zeynep hanım. Oğlunu seven ona kabus gibi bir çocukluk yaşatır mı?"
İçli bir nefes aldı.
"Pişmansınız," dedim kafamı sallayarak. "Ve oda büyüklük yaparak sizi affetti ama çocukluğu bir yara. Ve çocukluk yaraları iyileşmez."
Acısına acı kattığımın farkındaydım ama bunu kötülük olsun diye yapmıyordum.
Ona karşı nötrdüm.
"Geriye dönsem her şeyi farklı yapardım."
"Çoğu insan geriye dönse farklı şeyler yapar."
"Peki sen?" diye sordu sesine acımasızlık bulaşırken. "Zamanında âşık olduğun adama yaptığın acımasızlık fazla abartı değil mi?"
Omurgamdan yukarı bir titreme dalgası yayıldı.
"Yıllar sonra karşınıza çıktığımda beni suçluyordunuz," dedim varsayımımı söyleyerek.
"Çünkü oğlum pişmandı," dedi. "Belki bir süre sonra affetmeliydin."
"O Caner'i öldürdü, Zeynep hanım," dedim. Cümle kalbime bir zehir yaydı. "Bunu Caner affetse ben affetmem."
"Caner seni affedecek mi?"
Ve o an yalnızca ben değil, tüm evren durdu. Akrep zehrini akıtmayı, yelkovan akrebi sevmeyi biraktı.
Zaman durdu, zamanla beraber benim kalbimde durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
ספרות נוערBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...