İntikam duygusu insanın doğasında olan bir şeydi lakin affetmekte insanın doğasında vardı. İki yol vardı aslında önünde.
İntikam almak veya affetmek.
İntikam almak insanı kötü yapar mıydı? Veya affetmek insanı iyi?..
Titrek bir nefes aldım, geçmişim, şimdim ve geleceğim için. Kucağıma indirdiğim kağıda baktım, donuk bakışlarla. Yutkunarak kağıdı kaldırdım ve tekrar okudum.Bazı şeyler açığa çıkıyor değil mi? Hemde en önemli şeyler.
Geçmişin kapıları sana bir bir açılıyor. Kapıların açılmasını beklemeden sabırsızca aradan bakıp bakmamak senin elinde. Bir nevi acı çekip çekmemekte senin elinde.
Madem kapılar açılıyor, sırlar kendini açığa çıkarıyor, o zaman benimde vaktim geldi sanırsam.
Bir daha ki zarfı bekle Yaren Duru. İsmimi o zaman öğreneceksin...
Zaman kavramı benim için önemini yitirmişti. Bu zarfların sahibini merak ediyordum ama bu merak beni korkutuyordu. Ya tanıdığım biri çıkarsa? Bundan da ziyade, ya yakınımda olan ve hiç ummadığım biriyse? Bu bilinmezlik beni kasvete boğuyordu.
Ayağa kalkarak pencereyi açtım ve elimdeki kağıdı sımsıkı tutarak derin bir nefes aldım. Polat ile sahilde biraz daha oturduktan sonra eve gelmiştim. İçten içe Alaz ile karşılaşmak istemiyordum ve istediğim gibide olmuştu.
Eve geldiğimde evde değildi.
Kapıyı tanımadığım bir kadın açmıştı. Giyiminden anladığım kadarıyla evin hizmetlisiydi ve sanırım yeni işe başlamıştı.
Alaz'ın söylediklerini tekrar tekrar düşündüm. Öğrenmiştim işte her şeyi? Peki bu sakinleğim neydi? O kadar tepkisizdim ki, bu tepkisizliğimin normal olduğunu zannetmiyordum. Pencereden vuran rüzgar, saçlarımı geriye doğru uçuşturuyordu. Babamden gidip hesap sormayacaktım.
Hayır, bunu kesinlikle yapmayacaktım.
Çünkü bir faydası yoktu, olmayacaktı. Geçmişin hesabını sorsam ne fayda ederdi ki? Olup biten bir şeyi geri alamazdım.
Ölen birini geri getiremezdim mesela.
Omuzlarımı indirerek pencere önünden çekildim ve giyinme odasına girdim. Evde ki birkaç değişiklikten biride, artık benimde giyinme odasını kullanmamadı. Odanın bir tarafında Alaz'ın kıyafetleri, diğer tarafında ise benimkiler bulunuyordu. Pijama takımlarımın olduğu tarafa ilerleyip herhangi bir tanesini elime alarak üzerimi değiştirdim. Saçımı tarayıp örgü yaparak hizmetlinin yemeğin hazır olduğunu haber vermesiyele aşağı kata inerek yemek masasına oturdum.
Alaz ile ilk evlendiğim zamanlarda, bu yemek masasında ki birkaç anı gözlerimin önünde belirdi. Bana bağırması, arkadaşlarıyla ilk akşam yemeğimiz, Caner'in Alara ile evlendiğini öğrendiğim ilk gün ona attığım kırgın bakışlar, ona iğneleyeci laflar söylemem...
Şimdi hepsi birer anıdan ibaretti sadece.
Gözlerimin önündeki anıları bir sis bulutu gibi dağıtarak hızlıca birkaç bir şey atıştırıp odaya döndüm. Alaz hâlâ gelmemişti ve bu içimdeki sıkıntıyı ikiye katlıyordu. Yatağa girerek yorganı boğazıma kadar çekip bakışlarımı boşluğa diktim. Saat daha erkendi ama ben uyumak dışında bir şey yapmak istemiyordum. Gözlerimde isteğime uyarak kapanmaya başladığında istediğim tek şey Alaz gelene kadar deliksiz uyumaktı.
Yatakta ki hareketlenmeyle gözlerimi açtığımda oda karanlıktı. Pencerden süzülen ışıkla gece yarısı olduğunu anladım. Sağım döndüğümde Alaz'ın beni izleyen bakışlarıyla karşılaşınca bir an irkilsemde sonrasında rahatlamış bir ifadeyle ona baktım. Gece lambasının sarı ışığı yüzünün sol tarafını aydınlatıyordu. İyice ona doğru dönerek gözlerine baktım. Beklemediğim bir anda kollarını sarılmam için iki yana açtığında içimde ki buruk mutlulukla kollarının arasına girdim. Başımın üstüne ufak bir öpücük kondurduğunda kokusunu derince soludum. Saçlarımı okşamaya başladığında tınısından hüzün akan bir sesle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Ficção AdolescenteBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...