Ruhumda ki yangınları zihnimin en derinlerinde hissediyordum. Gözlerim kararıyor, kulaklarım uğulduyordu. Bayılmıyordum veya ölmüyordum. Ölümün acısını hissediyor, sadece can çekişmeyi yaşıyordum.
Gözlerim buğulandı. Sanki gözyaşlarım zehirdi ve akarsa zehri beni yakıp küle çevirecekti. Oysa ki yanıp kül olmayı isterdim. Küllerimi bir nehire atmalarını isterdim. Bir nehire atsınlar ve akıp sonsuzlukta kaybolayım isterdim.
Gözlerine baktım. Bu sefer gözlerini kaçırmıyordu benden. Elalarıma büyük bi dikkatle bakıyordu. Alara uzanıp Caner'in sol yanağına bir öpücük kondurdu. Geçmişin anıları zihnime misafir olarak geldi. Caner'de o anıları hatırlamış olacak ki ona bakarak hüzünle gülümsememe karşılık, o da bana bakarak hüzünle gülümsemişti. Alara Caner'in sol yanağını öpmüştü. Anıların kapısı aralanmaya başladı.
7 Ay Önce
Sahilde ki banklardan birinde oturmuş, Caner ile elimizde ki sıcacık simitleri yiyiyorduk. "Ağzımın içinde yara çıkmış simiti yerken çok acıyor." Caner'in çocuksu sesi ile ona döndüm ve kıkırdayarak konuştum. "Çok acıkmıştın yazık oldu." Kaşlarını çattı ve "dalga geçme," dedi. Kıkırdamaya devam ettim. "Dalga geçmiyorum, gerçekten yazık oldu Caner." Omuz silkerek elinde ki simiti bana uzattı:- Al benimkini de ye.
"Emin misin?" Kafasını salladı. Diğer elimle simiti alarak sol yanağına öpücük kondurdum. Gülümseyerek bana döndü. "Sır beni öpmen için sana birşey vermem, veya bir yerimin yara olması mı gerekiyor?" Gülümseyerek omuz silktim ve elimde ki simitten bir ısırık aldım. Caner gülümseyrek beni izliyordu. Ona yandan bir bakış atarak konuştum. "Eğer sol yanağın benim olursa seni her istediğinde, veya canım her istediğinde seni sol yanağından öperim. Büyük bir kahkaha attı:
- Sol yanağımı mı istiyorsun?
Kafa salladım. "Evet ama benden başka kimsenin sol yanağını öpmesine izin verme." Hayranlıkla bana bakıyordu. Sağ yanağıma ufak bir öpücük kondurdu:
- Peki, emredersiniz prensesim. Sol yanağım sizindir, kimsenin ele geçirmesine izin vermem.
Hatırladığım bu anı canımın yanmasına neden olmuştu. Caner'in de hatırladığına emindim. Hüzünle gülümsüyordu. Üzülmemeliydi. Sonuçta sevdiği kadınla evlenmişti. Omzuma konan elin sahibine döndüğümde Çağatay gülümseyerek bana bakıyordu. Onun geldiğini fark etmemiştim. "Nasılsın Yaren?" Diye sordu. Sadece gülümsemekle yetindim. Alaz Çağatay'a dik dik öfkeyle bakarak "isterseniz yemeğe geçelim?" Dedi. Onaylayan mırıltılar çıkınca hepimiz yemek masasına kurulduk. Alaz tam yanımda, Caner ise tam karşımda otutuyordu.
Yemek servisi açılınca yemeğimizi yemeye başladık. Alara konuştu. "Size söylemedim, Caner ile 2 hafta sonra balayına Fransa'ya gidiyoruz." Gözlerimi Caner'e çevirdim. Alara'ya bakarak tebessüm ediyordu. "Sizin adınıza çok sevindim," dedi Emre. Asya yüzünde ki belli eden şokla "valla ben hâlâ Alara'nın evlenmesinin şokundayım." Bakışlarımı önümde ki tabağa çevirdim. "Vallahi bende..." Dedi Çağatay. Sonra devam etti. "Biz Alara'nın, Alaz'ı sevdiğini sanıyorduk." Alara saçını geriye attı:
- Size Caner ile ilişkimizden bahsetmek istmedik. Sürpriz olmasını istemiştik. Ama Caner birden elinde yüzükle 2 yıllık ilişkimizi evliliğe taşımak isteyince hayır diyemedim.
2 yıl mı? Derin bir nefes aldım. Buna kesinlikle inanmıyordum. Emre "vay be, 2 yıl mı? Kızım bu kadar zamandır bizden nasıl sakladın?" Dedi. Alara bana bakıp sinsice gülümseyerek konuştu. "Aslında Caner'in 4 yıllık bir sevgilisi vardı. Ondan sıkıldığını söyleyip benimle sevgili olmak istediğini söylemişti. Ama sanırım kız onun peşini bir türlü bırakmıyormuş. Bu yüzden Caner'in ayrılmasını bekledim. 3 hafta önce ondan ayrıldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Genç KurguBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...