''Bana bak Hakan, eminim buralara bir yerlere de kamera koymuşsundur. Şimdi arayıp kızma bana, kamera falan aramıyorum. Kardeşimin eşyalarını arıyorum.'' Caner'in odasını alt üst ederken, bir yerlerde delil bulma ihtimaliyle odasını aramaya başlamıştım.
Dünü sohbet muhabbetle kapatmış, hiçbir sonuca varamadan, bir arpa boyu dahi yol alamadan yeni bir güne başlamıştık. Burak erkenden kalktığı için kaldığı odayı rahatça arama fırsatım olmuştu.
Gece yine uyku tutmamıştı. Doğru düzgün uyuyamamış, sabahın en erken saatlerinde de uyanmıştım ama yataktan kalkmamıştım. Balkona çıkmak istesem de, Bahadır'ı tekrar rahatsız etmek istememiştim.
Aptal kardeşimin odasında hiçbir şey yoktu. Ne aradığımı bile bilmiyordum ki, her ihtimalin altını üstüne getiriyordum çaresizlikten. Yani kaçmamış, kaçırılmıştı. Odasına ne gibi bir şey bulabilirdim?
''Delireceğim, gerçekten.''
Yatağa oturup dirseklerimi dizlerime koydum ve parmak uçlarımı saçlarımda dolaştırarak mantıklı düşünebilecek kafaya ulaşmak istedim. Mantığım beni terk etmişti sanki, daha doğru soruyu bulamıyorken nasıl doğru cevaba ulaşacaktım?
''Burak u-'' Bahadır'ın odaya girmesiyle göz göze gelmemiz bir olmuş, beni görünce susup kalmıştı. Üzerinde gri şort ve siyah tişört vardı. Yeni uyandığı için saçları dağınık, bakışları mahmurdu.
''Günaydın.'' Diyerek gülümsemeye ittim kendimi, dik durmalıydık. Birimiz düşerse, hepimiz düşerdik çünkü.
Ayağa kalkıp yanına gittiğimde bana gülümseyip içtenlikle, ''Günaydın.'' Demişti. Kapı pervazına kolunu dayamış, gülümseyerek bana baktığı sırada ben de tam önünde öylece dikiliyor ve aynı şekilde ona gülümsüyordum.
Aradan birkaç saniye geçtiğinde, öylece durmaya devam ediyordu. Daha fazla tepkisiz kalamayacaktım, anlamsızdı.
''Şey... geçebilir miyim?'' Aklı yeni başına gelmiş gibi bir aydınlanma yaşadığında, oldukça sersem görünüyordu.
''Dalmışım, kusura bakma.'' kenarı çekildiğinde, kendine kızıyor gibi bir hali vardı. Elini başına götürmüş, kendine gelmeye çalışıyordu. ''Ayılamadım sanırım.''
''Uyuyamadın mı gece?''
''Pek uyku tutmadı.''
''Ben de uyuyamadım, uyumadığını bilseydim gelirdim.'' Ne demeye gidecektim acaba? ''Yani konuşur, şarkı falan dinlerdik anlamında dedim. Neyse boş ver saçmalıyorum işte, ben de ayılamadım.''
Yüzünde oluşan sıcak tebessüm beni de gülümsetirken lavabonun kapısı açılmış, Burak gelmişti.
''Günaydın arkadaşlar.'' Oldukça neşeli çıkan sesine gülümseyerek karşılık verdim. ''Allah neşenizi daim etsin, hayırdır?''
''Yok bir şey.'' Başka bir şey sormadan telefon çaldığında, ikisinin bakışı da bana dönmüştü. Telefonumu cebimden çıkarıp ekranda yazan isme baktım, Hakan arıyordu.
''Günaydınlar, umarım uykunuzu almışsınızdır. Kahvaltınızı da yapın, sizin için bir buluşma hazırladım. Detayları mesaj yoluyla atacağım size. Bir saat içinde evden çıkın, gecikmeyin.'' Telefon yüzümüze kapanırken, birbirimize bakakalmıştık. Ne istediğini de söylememişti, yine mi hırsızlık yapacaktık? Yeterdi artık bu saçmalık!
Telefona bir uygulama yüklemiştim, tüm aramaları mesajları kendi deposuna kaydediyordu. İleride kanıt lazım olursa diye saklıyordum.
''Of, bitsin artık bu saçmalık!'' Mutfağa doğru döndüğümde, mutfaktan çıkan anneannemle karşılaşmış ve korkup birkaç adım gerilemiştim. ''Anneanne, uyumuyor muydun sen?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...