Gece doğru düzgün uyuyamamış, sabah da erkenden kalkmıştım. Burak'ın söylediği kahvaltı saatinden önce kalktığım için yatakta oturmuş, can sıkıntısından Feyza Hanım'ın bizi paylaştığı fotoğrafın yorumlarını okuyordum. Dört milyon takipçiye sahipti ve bunu nasıl başardığını bilmiyordum.
Feyza Hanım enerjinize hayranım, çocuklarınızla aranızdaki bağ çok güzel.
Çok güzelsiniz
Feyza Abla üzerindekilerin linkini paylaşır mısın?
Bunlar kim?
😍😍😍
Sağdaki kız hayattan bezmiş gibi duruyor zorla mı tutuyorsunuz 😄
Son yorum benim için yazılmıştı, gülümseyip yorumlardan çıktım. Nasıl da göründüğü gibi değildi hiçbir şey, ne kolaydı insanları kandırmak.
Kimse göründüğü kadar mutlu, anlattığı kadar mutsuz değildi. Hayat tümüyle yanılgılardan ibaretti.
Belki de bunun en büyük kanıtıydı Burak ve ailesi. Dışarıdan kusursuz görünüyorlardı ama içerisi pürüzlerle doluydu. Aile kavramının çok dışında bir yaşantı, huzurdan yoksun insanlar vardı.
Yerimden kalkıp üzerimi değiştirdikten sonra odadan çıktım. Bahadır'ın yanına gitmeyi düşünüyordum ama muhtemelen gittiğimde onu uyandıracağım için biraz daha vakit öldürmek istiyordum. Merdivenlerden inerken saatin epey erken olduğunu düşündüğüm için kimsenin kalkmasına ihtimal vermemiştim.
Düşüncelerimin beni yanılttığını en alt kata indiğimde fark etmiştim. Feyza Hanım, salonun ortasında oradan oraya yürüyerek elinde tuttuğu telefonla kendini çekiyordu. Ona doğru yürürken aynı zamanda çatık kaşlarımın altından izlemeyi de sürdürüyordum. Giydiği yeşil tulum onun için özel dikilmiş gibi görünüyordu. Ne çok resmi duruyordu ne de çok spor, çok yakışmıştı üzerine.
''Herkese günaydın!'' Dedi neşeli bir sesle, heceleyerek. ''Bugün hava ayrı bir güzel, değil mi? Umarım gününüz de çok güzel geçer. Ben şimdi ne yapıyorum, bir bardak kahve içip spor salonuma gidiyorum. Biliyorsunuz, sporsuz hayat geçmez. Siz d-'' Kamera açısına ben girdiğimde yüzündeki yapay ifade silinmiş, susup bana dönmüştü.
''Gü-nay-dın!'' Dedim onu taklit ederek, neşeli tutmaya çalıştığım sesimle.
''Hep bu kadar erken mi kalkarsın? Videomu berbat ettin.''
''Uyku tutmadı.'' Diyerek gereksiz bir açıklama yaptım. Bakışları bende değil, telefonundaydı.
''Ay neyse, tatlı olmuş. Sürpriz sonlu diyerek paylaşayım bari. Hayattan bezmiş gibi bir halin var ama olsun, sen önemli değilsin.'' Omuz silkip kendimi koltuğa bıraktım.
''Benim için hiç sorun değil gerçekten, sormanıza gerek yok, paylaşabilirsiniz.'' Derken sesim oldukça alaylı çıkmıştı.
''Paylaştım bile.'' Diyerek güldü ve başını kaldırıp bana baktı. ''Çok gıcık bir şeysin ama sevdim seni.'' Sözleriyle güldüm.
''Yani överken gömmek mi oluyor bu yoksa gömerken övmek mi?''
''Neyse ne.'' Çantasını toparlayıp üzerini düzeltti. ''Ben spora gideceğim daha. Sabah sabah çok kafa açıyorsun. Neydi o, heh! Burak'ı görürsen kahvaltıdan sonra onunla bir şey konuşacağımı söylersin. Hadi bay.'' Diyerek merdivenlerden çıktığında şaşkınca arkasından bakıyordum. Az önce kendi oğlunun ismini mi unutmuştu?
Arkasından bakmak yerine ayaklanıp güzel kokuları takip etmiş ve mutfağa ulaşmıştım. Üç kadının mutfakta kahvaltı hazırladığını görmek beni şaşırtmıştı. Gerek var mıydı bu kadar telaşeye?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...