''İlayda aç şu kapıyı, delirtme beni. Sen çizmeyi iyice aştın, çoluk çocuk mu eğleyeceğim ben?'' Sözleri üzerine büyük bir hışımla yataktan kalkarak üzerimi bile düzeltemeden kapıya doğru adımladım. Bir yandan yüzüme gelen saçımı düzeltiyor bir yandan da kapının kilidini açıyordum. Kilidi açtıktan sonra kapıyı hızla açıp tıpkı onun gibi bağırarak konuşmaya başladım.
''Ne bağırıyorsun? Beni buraya hapseden sensin, ne yaptığıma karışamazsın! Tüm bu yaşananların sorumlusu sensin.'' Odaya girip kapıyı arkasından sertçe çarptığında iki adım gerilemiştim. Bakışlarım elindeki kırık kavanozun parçasına takıldı. Karışık renklerinden bugün kırdığım kavanozun parçası olduğunu anlamıştım.
''İstersen tüm evi dağıt, umurumda değil!'' Elini kaldırıp elindeki cam parçasını sallayarak konuştu. ''Ama benim önem verdiğim eşyalarıma zarar veremezsin İlayda, sana zarar veremeyeceğimi bildiğin için böyle şımarıyorsun.''
Sinirle ona yaklaştım, sözleri beni daha çok öfkelendirmişti. ''Sen mi bana zarar veremeyeceksin?'' Alayla güldüm, bir de buna güvenip yaptığımı sanıyordu. Ona birkaç adım yaklaşıp oldukça kendimden emin bir şekilde konuşmaya başladım. ''Değil kıytırık kavanozun, gerekirse bütün evi yıkarım! Bizim aramızda saygılı bir iş birliği falan yok, beni tehditle şantajla tutuyorsun burada. Utanmadan bir de saygı bekliyor, ahmak!'' Bu sefer o bir adım geri atmıştı.
''Seni zorlamadım, elimdeki videoyu vermek için bir şart koydum ve sen de bunu kabul ettin. İstemiyorsan git diyorum, zorla mı tutuyorum?'' Omuz silktim.
''Vicdanını böyle mi rahatlatıyorsun?''
''Yarın arkadaşlarım gelecek. Öğleden sonra gelirler, beni rezil etme. Ben de istemiyorum gelmelerini ama çok ısrar ettiler, biraz gözükür gidersin. Sakın ağzından bir şey kaçırayım deme.'' Kapıyı açıp çıkması için işaret ettim.
''Tamam, bakarız.'' Gösterecektim ona rezilliği. Psikolojim altüst olmuştu, ayarlarımla oynuyordu sanki.
''Bütün çalışanları göndermekteki amacın neydi? Yalnız kalmak istiyorsan bunu bana söyleyebilirdin.'' Alaylı bir ifade takınarak yüzümü buruşturdum.
''Git artık.'' Birkaç adım atıp kapıdan çıktı ama uzaklaşmayıp duraksamıştı.
''Bu arada, o kavanoz bana annemden kalmıştı. Benim için önemliydi.'' Bir anlığına duraksasam da bozuntuya vermeyip kapıyı kapattım ve kilitledim. Bilerek yaptığım bir şey de değildi, bunu onun bilmesine gerek yoktu. Onun bana yaşattıklarının yanında hiçbir şeydi üstelik. Yine de bilseydim bunu yapmazdım ama bunu ona söyleyecek değildim.
Tüm gün ortalığı dağıtırken oldukça yorulmuştum, iyi bir uyku çekmek hakkımdı. Başarısız eylemimin sinirimi bozmasına izin vermeden tek kaçışım olan uykuya sığınmayı seçtim.
◑◑◑
''İlayda, İlayda!'' Yüzümü buruşturdum. ''Uyan artık, gelmek üzereler.''
''Beş saat daha,'' Yüzüstü döndüm. ''Git başımdan.''
''Beş dakika sonra gelecekler ama yok beş dakika falan, hadi kalk. Bir de Hakan'dan laf yemek istemiyorum, gerçi kızamaz bana ama...'' Aklıma gelen düşüncelerle birlikte yatakta hızla doğruldum. Bu hızlı kalkışım Ayça'yı korkutmuştu. Onun korkmasını önemsemeden hareketlendim, önceliklerim vardı.
''Tamam, aşağıdalar mı? Sen çık, ben hazırlanırım.''
''Yok, az sonra gelecekler. Sen de anca hazırlanırsın, yardım edeyim sana. Hakan bunu giymeni istedi.'' Gösterdiği tuluma bakıp gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...