48:''Gözlerin Yansıması''

31 4 20
                                    

Beni fark ettiğinde yüzündeki gülüş donmuş, yavaşça silinip gitmişti. Burada ne işi vardı, Hakan'ın yanında mı çalışıyordu, yanında çalışıyorsa neden çalışıyordu?.. Aklımdaki tüm bu sorulara cevap arıyordum ama düşünebilecek gücü kendimde bulamıyordum. Yoğunlaşan bakışlarını gözlerimden çekmiyordu. Etrafımızda insanlar konuşuyordu, bense bir uğultu duyuyordum sadece.

Gözlerini, göz göze gelmeyi o kadar özlemiştim ki... bir rüyadaydım sanki, sadece onu görmek bile mutluluktan ağlamama yetebilirdi. Üzerinde lacivert bir gömlek vardı. Hakan'ın kolumu sıkmasını hissediyor, tepki veremiyordum. Öylece duruyor, bakışlarımı bile çekemiyordum üzerinden. O da benden farksızdı, karmakarışık bakışlarını çekmiyordu gözlerimden.

''Ah, seni hatırlıyorum! Defne'nin arkadaşıydın, değil mi? İnanamıyorum şu an, Hakan Bey sizin eşiniz mi?'' Sesin sahibini tanıyordum. Sözlerin muhatabının ben olduğumu anlayınca zor da olsa bakışlarımı Bahadır'dan çekip varlığını yeni fark ettiğim Dilan'a baktım. Başımı sallayıp geçiştirdim onu, toparlanmam gerekiyordu. Yutkunmaya çalıştım, olmadı.

Hakan beni iş arkadaşlarıyla tanıştırıyordu, bense ne dediğini bile algılayamıyordum. Sadece el sıkışıp gülümsüyor, boş gözlerle yüzlerine bakıyordum. Bir gariplik olduğunun onlar da farkındaydı ama seslerini çıkaramıyorlardı.

''Bu da... Bahadır.'' Bakışlarım Bahadır'a takıldı. Hiç tanışmamışız gibi el mi sıkışacaktık? İnsanların bizi beklediğini fark ettiğimde kendimi zorladım ve uzattığı elini sıktım.

Elini bırakmalıydım ama istemiyordum. O da çekmiyor, yüzüme bakıyordu sadece. Hakan'ın uyarıcı sesiyle elimi zor da olsa çekebilmiştim.

Hakan baş köşeye oturduğunda ben de hemen yanına, Bahadır'ın karşısına oturmuştum. Manzara onun arkasında kalıyordu. Bahadır'ın yanında Dilan, Dilan'ın yanında da sözde tanıştığım üç kişi vardı. Aynı şekilde benim yanımda oturan dörtlüyü de tanımıyordum. Hakan'ın karşısı yani diğer baş köşe boştu.

''Ben... lavaboya gitmem gerek. Sen benim yerime de sipariş verirsin.'' Sözlerim Hakan'aydı. Başını olumlu anlamda salladığında gerginliğini hissedebiliyordum. Masadan kalkıp çantamı da alarak lavabonun yolunu tuttum.

Defne belli ki ona anlattıklarımı Dilan'a anlatmamıştı. Bahadır'ın ismini de söylemiştim, eğer Dilan ona eski sevgilisinin ismini söylediyse Defne bundan da şüphelenmiş olabilirdi. O günden sonra hiç konuşmamıştık ama aklımdaki soruların cevabı için bir ara onunla konuşmayı aklıma not etmiştim.

Lavaboda oradan oraya gidiyor, sakinleşmek için çabalıyordum. Derin derin nefesler alırken içeri giren kadın yüzünden duraksamak zorunda kalmıştım. Bana garip bir şey yapıyormuşum gibi bakıyordu. Çekinmeden yüzüne dik dik baktığımda bakışlarını çekmişti. İç hesaplaşmamın bölünmesini istemediğim için tuvalet kabinine girip sırtımı kapıya yasladım.

Lavaboya sakinleşebilmek, bu yaşananlara anlam verebilmek için gelmiştim ama ne mantıklı düşünebiliyordum ne de heyecanımı dizginleyebiliyordum. Yaşadığım hisleri de tanımlayamıyordum aslında. Heyecan, endişe, özlem, korku... birçok duyguyu barındırıyordu yüreğim.

Burada durmamın daha fazla anlamı olmadığını anladığımda kabinden çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Toparlandığımdan emin olduğumda aynadaki yansımama bakıp gülümsedim ve kendimi iyi olduğuma inandırmak ister gibi baktım yüzüme. İyi olamıyorsam öyleymiş gibi yapmalıydım. Daha fazla beklemeden lavabodan çıkarken hızlı yürüyordum. İçeride ne olup bittiğini de merak etmiştim.

Lavabonun kapısından çıkar çıkmaz, kapının yanında bekleyen Bahadır'la göz göze gelmiştik. Mümkünmüş gibi daha da hızlanan kalbimi artık sakinleştirmeye çalışmıyordum. Dudaklarımı kemirmeyi bırakıp zor da olsa konuşmak için araladım. Ağlamayacaktım, kendime söz vermiştim.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin