21:''Dikiş Tutmayan Yaralar''

62 8 27
                                    

Hayatta bazı anlar vardır; ne yapacağınızı, ne tepki vereceğinizi bilemezsiniz. İşte ben de tam şu an, o anın içerisindeydim. Üstelik bu anın fazlalığıydım ben, hiçbir vasfım yoktu burada.

Bahadır ailesine öfkeyle bakarken yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Kurabileceğim hiçbir cümle onu teselli etmeye yetmeyecekti. Bileğinden tuttum kendimi hatırlatmak ister gibi, umurunda bile olmamıştı.

''Oğlum...'' Annesi birkaç adım atıp Bahadır'a doğru yaklaşırken babası olduğu yerde kalmaya devam etmişti. Annesi, Bahadır'ın yüzünü elleri arasına alıp, ''Açıklayabilirim, lütfen dinle beni.'' Demişti.

''Açıkla.'' Bahadır'ın cevabını beklemiyor olacak ki yüzünde bariz bir şaşkınlık olmuştu kadıncağızın. Buna gülmek istedim ama gülünecek bir ortamda değildik.

''Biz kötü bir şey yapmadık, senin geleceğin içindi her şey.'' Bahadır alayla güldüğünde patlamaya hazır bir bomba gibi görünüyordu. ''Bir süre sen bir şeyler için çabalayacaktın, sonrasında hayatımız kurtulacaktı oğlum. Bu kadar küçük bir şeyin karşılığı böyle büyük olunca reddedemedik.''

Özrü kabahatinden büyüktü.

''Küçük bir şey, öyle mi?'' Bahadır alayla güldü. Kısık sesle kurduğu cümlenin devamında, bakışlarını annesine çevirip aniden bağırmıştı. ''Senin küçük dediğin şey yüzünden hırsızlık yaptım ben!''

Aniden bağırmasını beklemiyor olacak ki korkuyla iki adım gerilemişti annesi. Delirmiş gibi yüzüne bakan oğlunu korku dolu gözlerle izliyordu. Babası sonunda baba olduğunu hatırlamış olacak ki öne doğru atılıp Bahadır'ın omzuna elini koydu.

''Bağırma annene Bahadır, ailemizin geleceği için yaptık ne yaptıysak, senin için yaptık.'' Bahadır babasının gözlerine şaşkınca bakarken, gözlerinden öfkesini rahatlıkla okuyabiliyordum.

''Benim için beni karşınıza aldınız, öyle mi? Benim için mi bana ihanet ettiniz? Benim için mi yok saydınız beni, yalan söylediniz?'' Yanlarına gidip Bahadır'ın havadaki elini yakaladım. Bakışlarını bana çevirmeden elimi tutmuştu.

''Bu kız kim?'' Annesinin sorusuyla kaşlarımı çattım. Bunu mu tartışacaktık şimdi, konu benim kim olduğum muydu? Bana iğrenç bir yaratıkmışım gibi baktığında bu anlamsız nefreti anlayamamıştım. ''Elif defterini kapattın da haberim mi yok?''

Bahadır elini elimden ayırmadan cevap verdiğinde, ben de bakışlarımı yüzüne çevirmiştim.

''Hangi yüzle bana hesap soruyorsun?'' Bahadır da anne ve babasının pişkinliğine anlam veremiyor gibiydi, haklıydı da.

''Oğlum biz yanlış bir şey yapmadık, emin ol her şey senin içindi. Sana her şeyi anlatmak isterim ama anlatamam oğlum, anla beni. Ne yaptıysak senin için yaptık.''

Annesi gerçekten pişman görünüyordu ama nedense tam ikna olamamıştım. Ne yapmış olabilirlerdi Bahadır için? Yani bu işten Bahadır zarar görüyordu ve belli ki faydasını da ailesi görecekti. Bu durumda onun için yarar sayılan neydi?

''Yazık.'' Bahadır arkasını dönüp kapıdan çıkarken elimi tuttuğu için ben de arkasından gitmek zorunda kalmıştım. Girdiğimiz geniş odanın ona ait olma olasılığını düşünürken, nereden çıkardığını anlamadığım valizi açmasıyla bu ihtimal katlanarak artmıştı.

Gri rengin hakim olduğu odada büyük bir çalışma masası, çift kişilik yatak, dört kapaklı dolap, küçük bir kitaplık, bir adet komodin ve duvarlarda da iki adet tablo vardı.

Çalışma masasının yanındaki raflara dizilmiş fotoğraflarda ailesiyle ve Elif'le fotoğrafları vardı.

''Yardım etmeye ne dersin?'' Dolabında kalan eşyaları valizine doldurmuş, çekmecesini boşaltıyordu. Benim evime mi taşınacaktı? Bahadır da Burak da başıma kalmıştı sanırım.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin