BURAK YAVUZ
''Bence bize şaka yapıyor, İlayda bu oğlum. Bizi terk edip gidecek hali yok ya. Öyle biri mi İlayda?'' Bahadır boş gözlerle duvara bakmaya devam ettiğinde ne kadar konuşursam konuşayım bir şey değişmeyeceğini biliyor, yine de pes etmiyordum.
''Gitti.'' Derken bakışlarını duvardan çekmemişti.
Sabah bir şeylerin devrilme sesiyle uyanmıştım ve odasına gittiğimde aynen şu an olduğu gibi yere oturmuş duruyor, boş gözlerle karşıya bakıyordu. Ne olduğunu sorduğumda da sadece ''Gitti.'' demişti. Bir süre neden bahsettiğini anlamasam da ne olduğunu sormak için İlayda'yı aramış, ulaşamayınca anlamıştım.
Her ne oluyorsa benim mantığıma uymuyordu, İlayda'nın bizi terk edip gitmesine kendi içimde mantıklı bir açıklama bulamıyordum. Neden yapacaktı ki böyle bir şeyi? Gidecek bir yeri de yoktu, kim bilir neredeydi?
''Sabahtan beri bir şey yemedin, su bile içmedin. Bu şekilde yaparak olmaz. Şu haline bak, dağılmışsın. Bu şekilde kendine bile hayrın yok, onu nasıl bulacağız?'' Bahadır'ın dağılmış odasının bir köşesinde, duvarın dibinde oturuyorduk yaklaşık bir saattir ve böyle elim kolum bağlı oturmaktan sıkılmıştım. İlayda'nın gelip şaka yaptığını söylemesini bekliyordum, henüz gelmeyecek gibi görünüyordu.
''Bulmayacağız.'' Nihayet farklı bir kelime söylemesine sevinemeden, neden böyle söylediğini sorgulamaya koyulmuştum.
''Bulmayacağız ne demek? Bu kadar kolay mı vazgeçiyorsun?'' Bakışları hala duvardaydı ve sanki ben de bir duvarla konuşuyor gibi hissediyordum. Yüzünde mimik oynamamasına rağmen duyguları apaçık ortadaydı.
''O vazgeçti.'' Yüzünü bana çevirip yüzüme baktığında çatılan kaşlarımı düzeltmeye çalışmadım. Bakışlarında çaresizlik vardı. ''Hakan'a gitti.''
Çatılan kaşlarım ne dediğini anlayınca gevşemiş, gülmeden edememiştim. Nereden geliyordu aklına böyle komik espriler? ''Bu durumda da espri yapabildiğine göre yeterince vakit geçirmişiz.'' Fakat ciddiydi.
Benim canım İloşum, bir tanecik yengem ve çok değerli arkadaşım böyle bir şeyi yapmış olabilir miydi? Olamazdı.
En son intikam hırsıyla yanıp tutuşan kendisiydi. Anneannesinin ölümünden de onu sorumlu tutuyordu ki baş sorumlu da oydu zaten. Böyle bir şeyi intikam için bile yapmazdı, yapamazdı. Belki delirir, intikam alacağım diye saçmalardı ama en sonunda bizi düşünüp vazgeçerdi. Yapmazdı böyle bir şeyi.
''İnsan inanmak istemiyor.'' Bir saattir baktığı için karşı duvardan sıkılmış olacak ki başını duvara yaslayıp bakışlarını tavana çevirdi. Gözleri dolmuştu. ''Ama gerçek bu.''
''Değildir, olamaz yani illa altından bir şey çıkar bunun. İlayda bu ya, yapar mı böyle bir şey? Yapmaz. Hem daha sürprizin var senin, bak mesajlarımı görüyor söylesem meraktan döner kesin. Söyleyeyim mi?''
''Sürpriz falan yok. Birkaç güne taşınırım ben de, daha fazla yük olmaya gerek yok.'' Bakışlarımı ona çevirip ciddi olup olmadığını ölçmek ister gibi yüzüne baktım. Bugün hiç ciddi olmasını istememiştim ama o hiç istemediğim kadar ciddiydi.
''Saçma sapan konuşma, ne demek yük olmak?'' Başını eğip bakışlarını yerde gezdirdi. ''Bir kardeşimi kaybettim diğerini bırakır mıyım sanıyorsun? Yok öyle bir dünya.''
''Kaybetmeyeceksin oğlum, evime gideceğim sadece.''
''Burası da senin evin, İlayda gelmeden hiçbir yere gitmek yok. İlayda gelsin o zaman gidersiniz evinize.'' Bakışlarını bana çevirdiğinde kızgın görünüyordu ama nedenini anlayamamıştım.
''İlayda gelmeyecek Burak, gelmeyecek.'' Sözleri banaydı ama beni değil kendini buna alıştırmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Hiç iyi gözükmüyordu. İlayda onu bu halde görseydi eğer dayanamaz, eminim ki her ne halt yiyorsa vazgeçer gelirdi.
Gelirdi, değil mi?
''Her zaman bir ihtimal...'' Cebimden telefonumu çıkarttım. Çaktırmadan kamerayı açtığımda fark etmediğinden emindim. O kadar dalgındı ki karşısına geçip çeksem yine fark etmeyecek gibiydi. Gizlice birkaç fotoğrafını çektim.
''Eğer o fotoğrafı ona atarsan...'' Görmüş müydü çektiğimi? Yok artık, devenin bale pabucu!
''Çok geç, üzgünüm.'' Desem de daha atmamıştım. O bakışlarını bana çevirirken ben de fotoğrafı göndermiştim.
''Silmek için 3 saniyen var.'' Aklıma gelen hain fikirle gülümsedim.
''Tamam, sileyim.'' Fotoğraflı mesajı kendimden sildiğimde onun da bakışları telefonumdaydı. Kendimden sildiğimi görünce bakışlarını bana çevirmişti. Göz göze gelince sanki yanlışlıkla yapmışım gibi yüzümü ekşittim.
''Pardon.'' Bana bir süre kötü bakışlar attıktan sonra hiçbir şey demeden ayaklandı ve kapıyı çarpıp odadan çıktı. Arkasından boş gözlerle bakmış, geri dönmeyeceğinden emin olunca bakışlarımı geri telefona çevirerek görüp görmediğini kontrol etmiştim. Henüz görmemişti, gördüğünde geleceğinden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...