''Anne, kurtar beni!'' Nefes nefese, kan ter içinde kalmış bir vaziyette gözlerimi aralarken oksijene hiç bu kadar ihtiyaç duyduğumu hatırlamıyordum.
Beni sarıp sarmalayan kolların arasında soluklanırken, ne ara gözlerimi açtığımı bile bilmiyordum. Başımı yasladığım bedene iyice sokuldum. Burnuma dolan güzel kokuyla iyice sakinleşmiştim.
Nefesim düzene girse de kafamın içi hala karmaşıktı. Gördüğüm kabusun etkisinden kolay kolay çıkamayacaktım.
Derin bir iç çektikten sonra başımı, göğsünden kaldırmadan yukarı doğru çevirdim. Bahadır'ın kolları arasındaydım. Bana üstten bir bakış attığında ne kadar berbat göründüğümü merak etmiştim. Bir eli kolumda diğer eli sırtımdaydı.
''Bahadır... ben kabus gördüm.'' Kendime yavaş yavaş geliyordum. Olduğum konumdan rahatsız olup başımı göğsünden kaldırdım ve yatağın içerisinde ondan uzaklaştım. Sırtını yatak başlığına yasladı. ''Özür dilerim, seni uyandırmak istemezdim.''
''Kabus gördüğün için özür mü diliyorsun?'' Diyerek gülümsedi ve mahmur gözlerle yüzüme bakmayı sürdürdü. Ben de onun gibi yapıp başımı yatak başlığına yasladım.
''Çok mu bağırdım? Anneannem uyandı mı?'' Başını olumsuz anlamda salladı.
''Anneannen uyanmadı, Burak da zaten uyumuyor. Uyuyamayacağını söyleyip balkona çıkmıştı, kulaklıktan duymamıştır. Ben de uyuyamamıştım zaten, uyusam duymazdım muhtemelen.''
Sözleri üzerine gülümsedim, en azından kimseyi uyandırmamıştım.
''Teşekkür ederim.'' Sanırım artık gitmesi gereken kısma gelmiştik ama hiç niyeti yok gibiydi.
''İstersen ben yerime geçebilirim, sen de odana geç. Burada yatmak sana iyi gelmedi.'' Başımı olumsuz anlamda salladım.
''Gerek yok, geliyorlar arada bana işte. Burayla alakası yok yani, odamda olsam da görürdüm kabusu.''
''Uyuyabilecek misin?'' Başımı olumlu anlamda salladım. ''İyi geceler o zaman. Bir şey olursa bağır bana, tamam mı?'' Gülümsedim, bağırmazdım.
''Tamam, iyi geceler.'' Yataktan kalkıp odadan çıkarken bakışlarını defalarca kez bana çevirip tekrar önüne dönmüştü. Bir şey mi söylemem gerekiyordu yoksa onun mu söylemek istediği bir şey vardı bilmiyordum ama bu durumu garipsemiştim.
Gittiğinde ben de tekrar başımı yastığa koydum ve uyumayı umut ederek gözlerimi kapattım. Ağladığım için gözlerim batıyordu.
◑◑◑
Sabah Burak'ın uyandırmasıyla uyanmıştım. Burak hiç uyumamıştı, onun yanında olmadığım için kendime kızsam da yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için bunu sorun ettiğini sanmıyordum. Burak'ın hazırladığı kahvaltıyı hep beraber yedikten sonra Hakan'dan haber beklemek üzere odaya geçmiş, karşılıklı oturmuştuk.
''Bu sessizliğin sebebi ne acaba? Hiç hayra yoramıyorum söz konusu malum şahıs olunca.'' Burak'ın sözlerine katılıyordum, söz konusu Hakan ise hiçbir şey belli olmazdı.
''Vardır bir planı, büyük buluşmaya hazırlanıyordur.'' Bahadır'a da katılıyordum. Sanırım kim ne derse desin katılacaktım, Hakan harici herkes haklı olabilirdi.
''İti an çomağı hazırla.'' Burak'ın sözleriyle kaşlarımı çatıp bakışlarımı ona çevirdim. Telefonuna bakarak söylediği sözlerinin üzerine telefonuna gelen aramayı yanıtlamıştı.
''Alo?'' Hoparlöre almıştı.
''Bugün büyük gün, hazırlanın. Birazdan telefonunuza bir adres göndereceğim, orada buluşacağız. Geç kalmayın, bekletilmeyi hiç sevmem.'' Telefonu aniden kapattığında bir süre boş gözlerle birbirimize bakmıştık.
''Ne bu büyük buluşma, ne oluyor yani? Gösterip de vermeyecek mi rehineleri?'' Burak'ın sözleriyle gülmeden edemedim.
''Bilmiyorum, gidip görelim.''
◑◑◑
Üzerimizi değiştirmiş, hazırlanıp arabaya binmiştik. Burak kendi arabasını getirtmişti bizim için ama sürmek istemediğini söylediği için Bahadır sürüyordu.
Üzerime siyah tayt ve siyah düz uzun tişört giymiştim, neyle karşılaşacağımızı bilmediğim için rahat kıyafetler tercih etmiştim. Sırt çantama ne koyacağımı bilememiştim, ne gerekirdi acaba? Sinek ilacı bile almıştım. Sonuçta Hakan da bir sinek sayılırdı.
Sakinleşmek için açtığımız şarkı bir işe yaramazken hepimiz çok heyecanlıydık. Kalbim çıkacak gibi atıyordu. Kardeşimi görme ihtimalim bile beni heyecandan delirtiyordu. Yan yanayken kıymetini bilmediğim birini yokluğunda mumla arıyordum işte, kaybetme korkusu kıymetini de hatırlatıyordu.
''Geldik.'' Bahadır arabayı park ettikten sonra üçümüz birlikte arabadan inmiştik. Kalbim mümkünmüş gibi daha da hızlı atmaya başladığında düşüp bayılacağımı düşünmüştüm.
Ağır adımlarla depoya ilerlerken Hakan'a içimden ağzıma ne geliyorsa sayıyordum, vicdansızın tekiydi. Bilerek bu buluşmayı annemin öldüğü depoda ayarlamıştı. Aynı zamanda Burak ve Bahadır'ın beni ilk gördükleri depoydu burası. Tanıştığımız diyemiyordum çünkü o gün benim bilincim açık değildi.
''Gerilim müziği açayım mı?'' Dedi Burak gülümseyerek. Gerginliğimizi azaltmaya çalışıyordu ve bunun farkında olmak beni daha çok geriyordu.
''Aklımda çalıyor zaten.'' Diyerek gülümsemeye çalıştım. Burak'ın sevgilisiyle bağlantısı kopmuş sayılırdı ama yine de deli gibi heyecanlıydı. Belli ki unutamamıştı onu, unutmak da hiçbir zaman bu kadar kolay olmamıştı zaten.
''Nelerle uğraşıyoruz.'' Göz ucuyla Bahadır'a baktığımda halinden oldukça hoşnutsuz görünüyordu.
''Giriyoruz.'' Dedi Burak tam kapıdan girerken. ''Hadi gazamız mübarek olsun. Bismillahirrahmanirrahim.''
İçeriye girdiğimizde boş bir depoyla karşılaşmıştık. İçeride kimse yok gibi görünüyordu. Sol tarafta koliler, ortada ise karşı tarafla aramızı kesmek için konulmuş gibi duran bir sıra varil vardı. İçerisi karanlık sayılırdı, küçük camlar sayesinde az bir ışık giriyordu içeri.
Bu sessizliği hiçbirimiz hayra yormasak da el mahkum ilerlemiştik ortadaki varillere doğru.
''Ne çeviriyor kim bilir?'' Bahadır söylene söylene yürüyordu.
''Ne yani varillere saklandılar da ''sürpriz!'' diye bir anda çıkıp korkutacaklar mı bizi?'' Gülmemeliyim, gülmemeliyim... Burak'la ciddi ortamlarda bulunmamayı aklımın bir köşesine not ettim. Tam ortada durmuştuk.
Muhtemelen dışarıdan bir dizi setini andırıyorduk ama her şey o kadar gerçekti ki akıl sır erdiremiyordum.
Birazdan karşıma tek tek adamlar gelecek ve tek başıma on tane adamı dövüp yere serecekmişim gibi bir gerginlik, bir gaza gelme durumu söz konusuydu. Arkada çalacak şarkı da tabi ki belliydi.
Belki on adamı anca dizide döverdim ama Hakan'ı, Bahadır ve Burak'ın yardımıyla çok rahat dövebilirdim. Gözlemlediğim kadarıyla etrafta adamı falan da yoktu, tek başına gelecekse şayet hiç düşünmeden üzerine atlayabilirdim.
Bir dizi setinde değildik, prodüksiyon yoktu ve her şey gerçekti.
''Hoş geldiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...