Akşam Bahadır'ın net bir cevap vermemesi üzerine Hakan tam tahmin ettiğim gibi diyerek telefonu kapatmış, biz de bu konu hakkında konuşma gereği bile duymadan yatmaya karar vermiştik.
Burak'ın sesi varken alarm kurmama gerek yoktu, güzel sesiyle uyandırmıştı yine beni sabahın köründe. Sinirlenmemiştim bugünlük, acısına veriyordum.
''Hadi İloş, kalk artık.'' Sıkıntılı bir nefes verip ayaklandım. Benimle ne derdi vardı?
Lavaboya girdikten sonra üzerimi değiştirmiş, gün boyu beni bekleyen maceralara kendimi hazırlamıştım. Mutfağa, kahvaltı hazırlayan Burak'ın yanına geldiğimde oldukça enerjik görünüyordu.
''Günaydın İloş, bak neler yaptım.'' Diyerek yaptığı poğaçaları gösterdi. ''Bu arada Hakan yazmış, bugün sizinle işim yok büyük buluşma için hazırlık yapıyorum falan demiş, bir şeyler saçmalamış işte, serbestiz bugün.''
''Eline sağlık.'' Dedim, uyku dolu bir sesle. Hakan'ın bugün bizi rahat bırakmasına sevinmiştim ama ben hiçbir şey yokmuş gibi yerimde oturmak değil, kardeşimi kurtarmak istiyordum artık.
Burak'ın hazırladığı kahvaltı sofrasına otururken sis bulutları zihnimi karartıyordu. Artık bu durumu yok sayamıyor, içimde halledemiyordum.
''Büyük buluşma neymiş? Gerçekten bunaldım artık bunun saçmalıklarından.'' Burak sıkıntılı bir nefes verip bana hak verdiğinde, önce anneannem ve hemen ardından da Bahadır mutfağa girmişti.
Birlikte kahvaltımızı yaptıktan hemen sonra, hiçbir işimiz olmadığına ve evde boş boş oturacağımıza kanaat getirmiştik. Bu yüzden ben de boş boş oturup kafayı yemektense annemin mezarına gitmeyi tercih etmiştim.
Üzerimi değiştirip hazırlandıktan sonra, evdekilere yalandan bir açıklama yapıp evden çıkmıştım. Nedense içimden annemin mezarına gittiğimi söylemek gelmemişti. Anneannemi üzmekten çekinmiştim sanırım.
Mezarlığın girişine geldiğimde yüzümde buruk bir tebessüm vardı. Annemi çok özlemiştim.
Mezarlığa girip, ezberlediğim yolları adımladım. Buraya en son gelişimde yanımda Caner de vardı.
Annemin mezarının önünde durup ezberlediğim mezar taşı yazısını okudum. Babam bizi terk edince soyadımızı değiştirmiştik Caner'le, annemin soyadına geçmiştik. Annem öldükten sonra da olsa, onun soyadını taşıdığım için mutluydum.
Mezarının kenarına oturduktan sonra, elimi mezar taşına götürüp üzerinde gezdirdim.
''Ben geldim anne. Özledin mi beni?'' Cevap vermedi. ''Başımıza neler geldi bir bilsen...Caner yine başını belaya sokmayı başardı, kaçırıldı.'' Beni dinlediğinden emin bir şekilde anlatmaya devam ettim.
''Ama merak etme, başına bir şey gelmeden bulacağım onu. İnanabiliyor musun, eski sevgilim kaçırmış onu. Bu kendimi çok daha fazla suçlu hissetmemi sağlıyor, daha çok yıpranıyorum.'' Derin bir nefes aldım.
''Savaştığım duygu karmaşası da cabası. Daha kendime anlatamadığım şeyleri sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum anne. Sen anlıyorsun değil mi beni? Anneler hisseder, değil mi?''
O beni her zaman anlardı. Bas bas bağırdığım şeyleri kimseye duyuramazken bile annem bir bakışımdan anlardı. Anne yüreği hissederdi.
''Seni çok özledim anne. Keşke sana sarılabilsem, saçlarından öpsem eskisi gibi. Dizlerinde uyusam...' Aynı hissi vermeyeceğini bilsem de mezar taşına sarılıp öptüm.
''Canım yanıyor anne, anlatacak kimsem yok, herkes gitti. Anlatsam da anlamazlardı ki zaten, bir tek sen anlardın beni, sen de gittin.'' İç çekip toprağa geri oturdum. Başımı mermere yaslayıp elimi toprağında gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...