''Selam.'' Derken kaşlarını kaldırmış, neden baktığını sorgular gibi gülümsüyordu. ''Ben Dilan.'' Dilan... bu ismi hatırlıyordum.
''Ben de İlayda, memnun oldum.'' Dedim elini sıkarken, yalandan.
''İlayda'yla az önce tanıştık, dertleştik biraz. Çok keyifli bir sohbetti.'' Defne bana gülümserken ben de ona gülümsemeye çalışıyordum ama asıl odağım başkaydı.
''Ne güzel ne güzel, bende havadisler çok. Sonunda iş buldum derken eski aşkıma da kavuşacağım sanırım, kader tekrar bir araya getirdi bizi.'' Yutkunmaya çalıştım, olmadı. Defne arkadaşının heyecanına ortak olup şaşırmış numarası yaparken ben de mutluluklarını izliyordum.
''Gerçekten mi? Nasıl oldu, o mu geldi, ne yaptı?'' Bakışlarımı ikisinin arasında gezdiriyordum.
''İşte sana anlatamadım bir türlü, bizim şirkette işe başlamış o da. Bugün iş yemeğinde de birlikteydik, iki kişi daha vardı tabi ama onlar gecikince baş başa kaldık. Şimdilik iş konuşuyoruz tabi, profesyonel ayağı anlarsın ya.'' Bakışları beni buldu, varlığımı tekrar hatırlamış gibiydi. ''Tabi böyle ayaküstü anlatılmaz, değil mi? Sen gidiyordun sanırım, geçirelim biz seni.'' Gözlerimin içine bakarak kurmuştu cümlesini, ben de bakışlarımı bir an olsun çekmemiştim gözlerinden. Defne ise aramızda oluşan anlamsız gerilimin sebebini arıyor gibi görünüyordu.
''Gerek yok, sen otur. Görüşürüz Defne, iyi bak kendine.'' Son cümlemi Defne'ye bakarak söylemiştim.
''Görüşürüz canım.'' Hesabı ödeyip kafeden çıktığımda serin hava beni kendime getirmişti. Artık gerçekler tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Az önce dertleştiğim kız sıradan bir yabancı değildi, Bahadır'ın eski sevgilisinin arkadaşıydı. Arkamdan dedikodumu yapmaları çok olasıydı, sırrımı saklamazdı. Bu gerçekler bir şekilde Bahadır'ın kulağına giderse ve Bahadır ben olduğumu anlarsa ne yapardım bilmiyordum. Çok düşük bir ihtimalmiş gibi görünse de huzursuzdum.
Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Bir şekilde kendime iyi gelecek bir şey yapmak istiyordum, çabalıyordum ve sanki çırpındıkça daha da dibe batıyordum. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Ne kadar düşünürsem düşüneyim kendime zarar vermekten başka bir şey yapamayacaktım.
Bahadır tekrar işe başlamış olmalıydı. İş yemeği olmasına sevinecek halim yoktu, gülüşünü görmüştüm. Eski sevgilisine bu şekilde gülümsemesi normal değildi, belki de bir şeyleri bitirmemişti içinde. Dört yıldır beni seviyorsa eğer, dört yıldan uzun zaman olmuştu onlar ayrılalı.
Taksi durağına gelmiş, taksiye binip adresi söylemiştim. Hakan nasıl bir tepki verecekti, kaç saat çekecektim çenesini kim bilir? Susmak bilmezdi.
◑◑◑
Taksiciye ücreti ödeyip inmiş, bahçe kapısına kadar yürümüştüm. İçeride ağlamak istemediğim için yol boyunca ağlayıp tüm gözyaşlarımı akıtmıştım. Elimin tersiyle yanaklarımı silip bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra artık hazırdım, dik tutmaya çalıştığım omuzlarımı düşürmeden bahçeden içeri girdim.
''Hoş geldiniz İlayda Hanım, Hakan Bey garajda sizi bekliyor.'' Daha kapıda takılmıştım engeline, bu gece geçmek bilmezdi. Bir şey demeden yanlarından uzaklaşıp Hakan Bey'in cezamı kesmesi için yönümü garaja çevirdim. Açılan kapıdan içeri girdiğimde kapı hemen arkamdan kapanmıştı. Arkamdan kapanan kapıdan bakışlarımı çekip son model arabasıyla ilgilenen Hakan'a çevirdim bakışlarımı. Burası bir değil birkaç evin garaj ihtiyacını giderecek kadar büyüktü. İlgilendiği arabanın dışında bir tane daha arabası ve motoru vardı, üçü de siyahtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...