13:''Risk''

71 7 41
                                    

''Gitmem.'' Duyduğum sesle eşzamanlı olarak arkamı dönerken yüzümde oluşan gülüşe engel olamamıştım. Bahadır sapasağlam bir şekilde karşımda duruyordu. Anın verdiği heyecanla ona doğru atılıp boynuna sıkıca sarıldığımda, afallasa da hemen toparlayıp karşılık vermişti sarılmama.

''Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum.'' Sesindeki muzip tonlamaya bulunduğumuz konum eklenince sinir katsayım artarken keçilerime mukayyet olamayıp onu omuzlarından ittim. Onu itmemle, ''Hayda!'' Demesi bir olmuştu. 'A' Harfini uzatarak söylediği için gülesim de gelmişti ama beni o kadar meraklandırmıştı ki ona çok kızgındım, gülemeyecektim.

''Neredeydin? Ne hakkın var senin bizi korkutmaya?'' Başını yana eğip derin bir nefes aldı ve ağır ağır verdi nefesini.

''Yolun sonuna doğru biraz yürüyeyim dedim, telefonun çektiği bir an bulurum diye ama merak edeceğinizi düşünemedim. Burak nerede?'' Anlaşılan telefonun çektiği bir nokta da bulamamıştı, boşu boşuna endişelenip ağladığımla kalmıştım.

Son sorusuyla Burak'ın yokluğu dank etmişti kafama. Harbiden, neredeydi bu çocuk?

''Bilmem ki be-''

''Neredesiniz ya, ödüm patladı iki saattir sizi arıyorum. Beni bırakıp kaçtınız sandım.'' Burak koştur koştur yanımıza geldiğinde nefes nefeseydi. Elini kalbine götürüp derin derin nefesler aldı. ''İloş koştur koştur gittin, kayboldun gözden. Bulamadım da bir daha, hayır sesini duyuyorum ama sese gidemiyorum.''

Sanırım Bahadır haklıydı, gece dışarıda soğuktan donabilirdik.

''İçeri geçelim de orada konuşuruz.'' Bahadır'ın sözleriyle hep beraber eve doğru yol almıştık. Anneannem çok merak etmiş olmalıydı, kim bilir aklında neler kuracaktı biz gelmedikçe.

''Benim anneanneme haber vermem lazım, çok endişelenmiştir. Evde yalnız kalmaya da alışık değil zaten.'' Konuşurken sesim oldukça çaresizdi.

''Maalesef bu mümkün görünmüyor.'' Burak haklıydı, nasıl haber verecektim sanki? Ama vermek zorundaydım.

''Meraktan delirir ya.'' Bir yandan konuşuyor, bir yandan da deli gibi üşüdüğüm için kollarımı birbirine sararak ısınmaya çalışıyordum.

Eve girdiğimizde ev dışarıya nazaran daha sıcak olduğu için biraz da olsa rahatlamıştım ama yine de çok soğuktu. Çenem titriyordu resmen.

''Dondum.'' Sırt çantama giderek içerisinden hırkamı çıkarıp giydim. Bahadır ve Burak da sırt çantalarından eşyalarını alıyorlardı. İkisinin de çantasını ben hazırlamıştım, ikisinde de hırka vardı.

Oturduğum yatakta iyice yayılıp sırtımı yastığa yaslarken yatağın tahmin ettiğim kadar rahatsız olmadığını fark etmiştim. Katlanılmayacak gibi değildi. Üzerime çektiğim yorgana sıkıca sarılırken Burak ve Bahadır da hazırlıklarını tamamlayıp yanıma gelmişlerdi.

Bahadır yanımdaki boşluğa otururken Burak ayak ucuma oturmuş, kucağına da çantasını almıştı.

Çantama her ihtimale karşı attığım krakeri ve keki çıkarıp açtıktan sonra ortaya koydum. Bahadır ve Burak da bu hareketim üzerine çantalarını kurcalamaya başlamışlardı. Onlar da çantalarına koyduğum atıştırmalıkları çıkardıklarında bu akşamı açlıktan ölmeden geçireceğim için şanslı sayıyordum kendimi.

''Oğlum hepsini yemeseydik, ya yarın kurtulamazsak?'' Burak'ın sorusuna cevap ararken dehşete düşmüştüm.

''Kurtulamazsak birbirimizi yeriz.'' Bahadır'ın şaka yaptığını düşünüp güleceğim sırada ciddi ifadesini fark edip gülmemi engelledim. Ve o an emin olmuştum, aç falan kalsa kesin bizi yerdi.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin