Herkes artık gözümde bir şüpheliydi, kimseye güvenmiyordum. Yiyeceğim her kazığa hazırlıklıydım, şaşırmıyordum.
Gülseren Abla fiyaskosunu öğrendikten sonra hiçbir şey yapmadan ve hatta sesimizi bile çıkaramadan eve çıkmıştık. Ben kapıyı çalmaya yeltenmiştim hesap sormak için ama Bahadır izin vermemişti. Konuşmama izin vermeyip yukarı çıkmaya zorlamıştı beni.
Şimdi ise anneannemle hasret gidermiş, ona kısaca olanları anlatıp özet geçmiştik. O da bize sabah gelen Gülseren Abla'nın garip tavırlarından bahsetmişti.
Odalara göz atıp ne aradığını düşünmüştüm ama her yerde kamera olma ihtimaline karşın şüphe çekmemek için odaları iyice arayamıyordum da. Doğal olarak da bu konu hakkında konuşamıyor, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorduk.
''Çok sıkıldım ya, bari film dizi bir şey izleyelim.'' Burak koltuğa iyice kurulup bıkkın bir nefes verirken, hiç film dizi havamda olmadığımın farkındaydım. Zaten bu durumda film derdinde olması da absürt geliyordu hala bana. ''Aa bugün benim dizim vardı.''
Burak heyecanla kumandayı aldığında anneannem ona garip garip bakışlar atıyordu. Neyse ki açtığı dizi, anneannemin de sevdiği bir diziydi. Diziyi açar açmaz bir adamın kadına tokat attığını görmek tüm asabımı bozmuştu. Kadın yere çöküp ağlamaya başladığında bakışlarımı ekrandan çekme gereksiniminde bulundum.
''Yani her gün kadına şiddetten yakınırken, kadına şiddetin gözümüze sokulduğu dizileri mi izliyorsun gerçekten?'' Sorum Burak'aydı. Gerçi televizyon dizilerinde çokta bir seçenek yoktu. Çoğu dizide bolca dram, gözyaşı ve şiddet vardı.
''Dizi bu İloş. Hem gerçek hayatta olan şeyleri işliyorlar, şiddet de hayatın içinden bir şey maalesef.'' Alayla gülümsediğimde bana garip bir bakış atmıştı.
''Yani izlediğimiz şeylerin bizi ne kadar etkilediği bariz bir şekilde ortadayken, dizi bu deyip izlemeye devam mı ediyorsun? Şiddet hayatımızın içindeyse ve buna son vermek istiyorsak şiddetin olmadığı, kadınların dizilerde bari rahat bırakıldığı şeyler çekmemiz, izlememiz gerekmiyor mu?''
Bu konuda çok doluydum. İzlediğimiz, gördüğümüz şeyler bizi sandığımızdan çok daha fazla etkiliyor ve bilinçaltımıza işliyordu.
''Ben çekmiyorum diziyi İloş, bana niye kızıyorsun?'' Cevap vermedim, kavga edemeyecektim. Anlamayacağını anladığım için susmayı tercih etmiştim.
Güçlü kadınların; zeki insanların hor görüldüğü, karısını el üstünde tutan adamların kılıbık sayıldığı, yakışıklı adamların ilahlaştırılıp kabalığın yüceltildiği, ahlaksızlığın ve şiddetin meşrulaştığı bu dünyada izlediklerimizin payının olmadığını savunmak saçmalıktı.
İzlediğimiz dizide, kadın yediği tokada rağmen, giden kocasının koluna yapışıp gitmemesi için yalvardığında şok içinde izliyordum.
Aslında konu şiddet sahnelerinin yazılıp çekilmesi değildi. Verilen mesajlar, yapılan çıkarımlar daha önemliydi. Şiddet sahnesi yine çekilebilirdi belki ama verdiği mesaj bunun yanlışlığıyla ilgili olmalıydı.
Ayağa kalkıp Burak'ın yanına koyduğu kumandayı aldım ve televizyonu kapattım. Bana ne yaptığımı sorgular gibi bakıyordu.
''Boş duvarı, siyah ekranı izlemek daha faydalıdır.'' Bu savaşta tek başıma da olsam asla pes etmeyecektim. Benim için oldukça ciddi bir konuydu.
''Çattık ya, sen de mi solundan kalktın bugün?'' Sözlerini umursamadan balkona doğru yürüdüm.
''O diziyi bir daha açarsanız televizyonu balkondan aşağı atarım.'' Balkona çıkıp kendimi sandalyeye bırakırken içimde biriken öfkenin patlamasını yaşıyor gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...