''Bir dakika!'' Kalp atışım anında hızlanırken nefesim sıklaşmıştı. Yaptığımız şeyden ötürü kızaran yüzümle, korka korka arkadaşlarıma uyum sağladım ve ağır adımlarla arkamı döndüm. ''Telefon numaralarınızı bırakmış mıydınız?''
İçimde oluşan rahatlamayı tarif edemezdim. Rahatladığım için sızlayan vicdanımı bile umursamayacaktım sonuçta ben bunları bile isteye yapmıyordum. Halimden de hiç memnun değildim.
Bahadır bıraktığımızı söyledikten sonra evden çıkmıştık. Bahçeyi terk edene kadar üzerime çöken korku bir türlü gitmemiş, arabaya bindiğimde bile tam anlamıyla rahatlayamamıştım.
◑◑◑
Araba yolcuğumuz oldukça sessiz geçmişti. Burak'a neler yaptığını sormuş, başarıyla şifreyi çözüp kasadaki dosyaları çektiğini öğrendikten sonra sessizliğe gömülmüştük. Burak böyle şeylerde becerikliydi, eğitim mi almıştı ne yapmıştı artık bilemiyordum ama biliyordu işini.
Bahadır arabayı durdurduğunda hiç acele etmeden arabadan indim. Oldukça canım sıkkındı, canımın sıkkın olmamasını gerektirecek bir şey de yoktu zaten.
Kardeşim kaçırılmıştı, hiç tanımadığım iki adamla hiç bilmediğim bir yola çıkmak zorunda kalmıştım. Onları evime almış, bütün mahallede adımın çıkmasına sebep olmuştum. Kardeşim için bu ikiliyle suç işlemiş, hırsızlık yapmıştım. Sevgilisi olan biriyle sevgili rolü yaptığım yetmezmiş gibi, rol yaptığım için azar yemiştim.
''İloş? İyi misin?'' Başımı olumlu anlamda sallayıp gülümsedim. ''Tamam, siz durun burada. Ben iki dakika bir şeyler alıp geleyim.'' Burak karşıdaki markete doğru giderken bakışlarımı yavaşça Bahadır'a çevirdim. Esen rüzgar yüzünden saçlarım yüzüme çarpıyor, gözümü rahatsız ediyordu. Hava oldukça sıcaktı, rüzgar tatlı tatlı esiyordu.
Hemen eve geçmek istemediğimiz için biraz parkta oturma kararı almıştık. Evin bahçesinde oturmak istememiştik laf söz oluyor diye. Çokta umurumda olduğu söylenemezdi ama hiç çekmek de istemiyordum insanların boş laflarını.
Arabanın etrafından dolaşıp Bahadır'ın yanına geldiğimde konuşmamı beklercesine bakıyordu yüzüme. Bir süre yüzünü inceledikten sonra konuşmaya başladım.
''O halin neydi öyle? Gereksiz temaslarına sesimi çıkarmadım, kadın şüphelendi diye bir şey yapıyorum, hemen tersliyorsun.'' Ben konuşurken kaşlarını çatıp iki adım gerilemişti. Bana vebalı muamelesi yapıyordu ve bundan nefret etmiştim.
''Terslemedim. Yanağıma dokunulmasından hoşlanmam, sadece bu.'' Alayla gülümsedim, sanki yaptığımız her şey çok hoşlandığımız şeylerdi.
''Ben çok mu hoşlanıyorum olduğumuz bu durumdan? Çok mu meraklıyım sana?'' Kolunu arabaya yaslayıp ukala bir gülüş sergiledi.
''Öyle gözüküyor.'' Sinirle omzuna vurdum, tokat atmamak için zor tutmuştum kendimi. Kendini ne sanıyordu?
''Aptal aptal konuşma!'' Omzuna vurduğum elimi havada tutup ciddi bir ifadeye büründü.
''Bizim hikayemizdi.'' Kaşlarım çatıldı, neyden bahsediyordu?
''Ne diyorsun?'' Bakışlarını parkta gezdirip tekrar bana döndü.
''Anlattığım tanışma hikayesi, bizim hikayemizdi. Yani kız arkadaşımla benim.'' Soran gözlerle yüzüne bakmayı sürdürdüm.
''Ee? Ne dememi bekliyorsun?''
''Demem o ki, tüm bu saçmalığa onun için katlanıyorum. Sana yakın davrandım çünkü buna mecburdum, sevgilim için yapmak zorundaydım. Yanağıma dokunmadın diye kimse bizden şüphelenmez, profesyonelliğin zedelenmez. Sana kızmadım çünkü bundan hoşlanmadığımı bilmiyordun, bana kızdın çünkü benden etkileniyorsun.'' Ben de durur muyum? Yapıştırdım tokadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...