16:''Hırsız''

56 8 18
                                    

''Hırsız girmiş!''

Bahadır'la birlikte koştur koştur Caner'in odasına geldiğimizde, gördüğüm manzarayla şoka uğramıştım.

Bahsi geçen kutunun olduğu çekmece tamamen açıktı ve kutudan eser yoktu. Ayrıca cam da sonuna kadar açıktı, perde dışarıda dans ediyordu.

''Kutuyu çalmışlar.'' Dördüncü kattaydık, kapıdan girmeyen hırsız bu eve nasıl rahatça ulaşmış olabilirdi? Ayrıca hırsız neden kutuyu çalmış olabilirdi? Demek ki gelen kişi, Hakan'la bağlantılıydı.

Kutuda olanlar her ne halt ise, Hakan için önemli olmalıydı. Allah kahretsin ki anlamsız bir yarış için bunu kaçırmıştım. Kim bilir belki de kardeşimi kurtarabilme ihtimalimi bir video için hiç etmiştim. Böyle bir hatayı nasıl yaptığımı düşünüp kendime kızdığım sırada Burak ve Bahadır da aralarında konuşuyorlardı.

''Abi nasıl olur böyle bir şey? Nereden girdi bu adam? Uçtu mu? Kapıdan girse görmez miydik?'' Burak şaşkınca sorularını sıralarken, ben de en az onun kadar şaşkındım.

''Hakan bizi oyalarken birini göndermiş demek ki. Kim bilir ne vardı içinde, bir video izleme uğruna vazgeçtik.'' Başımı önüme eğdiğimde Bahadır'ın elini omzumda hissetmiştim.

''Böyle olacağını bilemezdik.'' Beni teselli ediyordu ama kendime olan kızgınlığım kolay kolay geçmeyecekti. Bunu tahmin etmeliydim, yapacağı her hamleyi önceden hesaplamalıydım ki ondan kardeşimi kurtarabileyim.

Burak camdan dışarı bakıp etrafı incelediği sırada, ben bir umut bir şey bulurum diye çekmeceyi kurcalıyordum. Hakan şu an bizi keyifle izliyordu bundan emindim, yaptığım oyunculuğun da bir kıymeti kalmamıştı ve Gülseren Abla'nın da işin içinde olduğunu anladığımızı anlamış olmalıydı.

Bizden hep birkaç adım öndeydi ve bundan nefret ediyordum. Buna müsaade etmemeliydik, geride kaldığımız sürece onun hamlelerini izlemeye devam edecektik. Bir arpa boyu yol gidememiştik.

''Ben çok sıkıldım artık bu durumdan.'' Sözlerim, Bahadır'ın iç çekmesine sebep olurken Burak da hiçbir şey bulamamanın isyanıyla sandalyeye oturmuş, başını elleri arasına almıştı.

''Uslu durup onun söylediklerini yapmaktan başka bir şansımız yok, vicdanına bırakacağız kaderimizi.'' Burak sözlerini bitirdiğinde itiraz etmek istedim ama yapmadım, bizi izliyor olma ihtimali yüksekti.

''Allah kahretsin ki başka bir çaremiz yok.'' Ben de Burak'ın sözlerine katıldığımda, Bahadır bana şaşkın bir bakış atmıştı. Beni yavaş yavaş tanımaya başlıyorlardı, kimseye boyun eğmeyeceğimi de anlamış olmalıydı ki inanmamıştı.

Zaten inandırmak istediğim de o değildi. Şu an belki yapabilecek bir şeyim yoktu ama ileride olursa, Hakan'ın bir şey yapacağımdan şüphelenmemesi gerekiyordu.

Tabi benim istediğim, bu dalaverelere gerek kalmadan, Hakan'ın sevdiklerimizi bırakmasıydı. Sonuçta istediği her şeyi yapmıştık, bizi dilediği gibi süründürmüştü. Bizden daha ne istiyor olabilirdi?

''Geç oldu, yarın konuşuruz bunları. Ben yatıyorum, size iyi geceler.'' Bahadır odadan çıkarken, ben de daha fazla burada dikilmenin faydasız olacağını düşünerek Burak'a iyi geceler diledikten sonra odadan çıktım.

Mutfağı toparladıktan sonra lavaboya gitmiş, pijamalarımı giymiş ve sonrasında sıcak yatağıma kavuşmuştum.

Son zamanlarda yatıp uyumak bile bana huzurlu hissettirmiyordu. Öyle büyük bir huzursuzluğun içindeydim ki, canım yanıyordu.

Canım çok yanıyordu.

Caner bana annemin emanetiydi ve ben onu koruyamamıştım. Babamın, oğlu kaçırıldığından bile haberi yoktu. İnsan evladını bir kez arayıp sormaz mıydı? Kendine yeni bir hayat kurmak, geçmişini, aileni silip atmak nasıl bu kadar olabiliyordu? Aklım almıyordu bazen.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin