45:''Gerçek''

25 4 8
                                    

◑◑◑

Gözlerimi aralarken uykumu alamayışımın huzursuzluğuyla kaşlarımı çatmıştım. Ne ara uyuduğumu hatırlamıyordum, uykumu alamamıştım.  Ayça'ya olan itirafımdan sonra Ayça'nın telefonu çalmış ve annesi çağırınca gitmek zorunda kalmıştı. Bu sırrın aramızda kalacağının sözünü aldıktan sonra gitmesine izin vermiştim ama ona ne kadar güven olurdu, bilmiyordum. Zararsız, iyi niyetli bir kızdı Ayça ama yine de huzursuz olmuştum.

Duyduğum tıkırtı sesiyle kaşlarımı çatıp sırt üstü döndüm. Hakan yatağın kenarına oturmuş, üzerime diktiği gözleriyle beni izliyordu.

''Canıma kastın mı var senin? Neden sürekli beni korkutuyorsun?'' Ellerimden destek alıp sırtımı yatak başlığına yaslayarak oturdum ve üzerimdeki kıyafetleri düzelttikten sonra bakışlarımı Hakan'a çevirdim. ''Ne işin var odamda? Bir tek yatmama karışmadığın kalmıştı, ona da mı karışacaksın? Özel hayata saygı zaten yok.''

''Unuttun mu karıcığım, burası bizim yatak odamız.'' Kucağıma aldığım yastığı yüzüne fırlattım.

''Sabah sabah sinirimi bozmayı mı görev edindin kendine?''

''Başım çatlıyor, dün gece saçmalamadım değil mi?'' Yatakta bağdaş kurup saçlarımı düzelttim.

''Bu ilk saçmalayışın değildi.'' Bakışlarım elindeki çerçeveye takıldığında açıklama yapma gereğinde bulunmuştu.

''Annemin fotoğrafı.'' Daha önce de görmüştüm annesinin fotoğrafını. Elimi uzattığımda tereddüt etmeden fotoğrafı bana verdi.

Yemyeşil gözleri ve tüm içtenliğiyle kameraya gülümsüyordu, oldukça neşeli bir ifadesi vardı. ''Annen çok güzel bir kadın.'' Ölmüş birinin fotoğrafına bakmak çok garip hissettiriyor, hayatı sorgulatıyordu bana. Tüm bu çaba niyeydi, kısacık hayatımızı kendimize neden zehir ediyorduk bilmiyordum ama bu bilinmezlikler de yaşamın bir parçasıydı sanırım. ''Hiç ona benzemiyorsun.'' Sözlerim onu güldürmüştü, oysa ki ben ciddiydim.

''Sağ ol ya.'' Ciddiyetimi fark ettiğinde gülüşü solmuştu.

''Annenin yeşil, babanın gözleri maviyken... sen nasıl kahverengi gözlü olabildin?'' Bakışları ciddileştiğinde doğru yolda olduğumu anlayıp tereddütsüz konuşmama devam ettim. ''Bu nasıl oluyor Hakan? Nasıl bu kadar alakasız olabilirsin?''

''Şanssız bir insanım.'' Elimden bu kadar basit bir şekilde kaçıp kurtulmasına izin vermeyecektim, elime geçen kozu sonuna kadar kullanıp onu köşeye sıkıştırmak istiyordum. Bakışlarımdaki ciddiyetten ödün vermediğimi fark ettiğinde konuşmaya devam etmişti. ''Bazen... gözlerine baktığımda annemi görüyorum. Bakışların benzemiyor, onun bakışlarında nefret yoktu ama gözlerin... her insan biraz bencildir, ben çok bencilim İlayda. Bana annemi hatırlatan her şeyi yakınımda isterim.''

Konuyu dağıtmasına izin vermeyecektim. Başka şeylerden bahsedip beni geçiştirmesine müsaade edemezdim. ''Babana çok benziyorsun aslında, karakterin yani. Tip olarak hiç benzemiyorsunuz tabi, orası ayrı.''

''Küfür etseydin.'' Güldüm, babasından daha beterdi belki de.

''Bu kadar köşeye sıkıştığına göre sen de farkındasın gerçeklerin. Beni de aydınlatsana Hakan, ne dolaplar dönüyor?'' Huzursuzca yerinde kımıldandığında sorguya çeker gibi bakıyordum yüzüne, son derece keyifliydim. Onun bu huzursuz, köşeye sıkışmış halleri beni keyiflendiriyordu. Bu duruma beni o getirmişti.

''Sen iyice paranoyak oldun, kalk bi' elini yüzünü yıka, sabah sabah sorgu memuru gibi...'' Kalkacağı sırada kolundan tutup durdurdum onu. Bakışlarındaki şaşkınlığa anlam verememiştim.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin