53:''Eksik Yanım''

24 2 13
                                    

''Bahadır...ben geldim.''

Zaman durmuş, gözyaşlarım kurumuştu sanki. Tüm bu yaşananları, içimden geçen düşünceleri, yaşadığım kaygıları bir kenara bırakmış; ona odaklanmıştım. Duygularım düşüncelerime karışmıştı, darmadağındım. Ağlamaktan şişmiş kızarık gözlerim ve tüm dağınıklığımla karşısındaydım. Bana sorabileceği yüzlerce soru vardı, bense sadece sarılmak istiyordum. Gözyaşımı elimin tersiyle silip burnumu çektim.

Beklemediğim bir anda beni kolumdan tutup kendine çektiğinde şaşkınlığımı anında üzerimden atıp ona sıkıca sarıldım. Uzun yıllardır görüşmüyormuş gibi büyük bir özlemle, kokusunu içime çekerek sıkıca sarılıyordum ona. O da sanki gelip kapısını çalmamı beklemiş gibiydi. 

''Bahadır, ben... özür dilerim.'' Sesim titremiş, gözyaşlarım şiddetini arttırmıştı. ''Böyle olmasını istemedim.'' Konuşmadığımız, halledemediğimiz her şey için; yaşayamadığımız iyi kötü her an için ondan defalarca kez özür dilemek istiyor, bunun mahcubiyetini yaşıyordum.

''Şşt'' Elini saçlarımda gezdirip beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Beni belimden çekiştirmiş, kenarı çekildiğimizde de kapıyı ardımızdan kapatmıştı. Tüm bunlar olurken sarılmayı bırakmamıştık. Evdeki sessizliği Burak'ın yokluğuna bağlıyordum.

Kollarımı ondan ayırdığımda gözlerimiz kesişmişti. Elini yanağıma koyup gözyaşlarımı baş parmağıyla sildiğinde gözlerimi kapattım. 

Beni nazik bir şekilde odaya yönlendirdiğinde sesimi çıkarmadan eşlik ediyordum adımlarına. Sırtımdan elini çekip koltuğa oturmamı işaret ettikten sonra odadan çıkmıştı. Koltuğa oturup bakışlarımı odada gezdirdim. Lacivert ve açık gri renkteki mobilya takımı dışında bir de televizyon ünitesi vardı. Ona hediye ettiğim marimo ve duvardaki tablo dışında başka hiçbir şey yoktu. Yosun topuma iyi baktığı için çok mutlu olmuştum, suyu da gayet temiz görünüyordu.

Elinde su bardağı ve peçeteyle yanıma geldiğinde ona gülümseyip suyu elinden aldım. Bir kavanoz çikolatam eksikti, o da olursa tam olacaktı.  Suyumdan içtiğim sırada bakışları bendeydi, yüzümü dikkatle inceliyordu. Ona neyi anlatacağımı da nereden başlayacağımı da bilmiyordum. Bir şey söylemiyordu, toparlanmamı sabırla bekliyordu ama merakını gözlerinden okuyabiliyordum. Her zamanki gibi sessizdi, derinlerde yaşıyordu tüm duygularını.

''Ben... nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum Bahadır. Bana istediğin kadar kız, sesimi çıkarmam sana, haklısın çünkü. Tüm bunlar bir hiç uğrunaymış, boşu boşuna mahvetmişim hayatımı.'' Ağlamamın şiddetlenmemesi için iç çekip bakışlarımı tavana çevirdim. Sözlerimi büyük bir merak ve ciddiyetle dinliyordu. ''Hakan'la evliliğimiz sahteydi, beni tehdit etti Bahadır. Annemin öldürüldüğü video elindeydi, başka şansım yoktu. Katilinin elini kolunu sallayarak dışarıda özgürce dolaşmasına müsaade edemezdim, edemedim de... ama o ölmemiş, yaşıyormuş Bahadır. Bugün Hakan'ı takip ettim, babasının yanına gitti. Annem de oradaydı, babasıyla olan ilişkisinden dolayı yaşadığını söylememiş bize, ölü gözükmek zorundaymış güya. Ben katil sandığım babamı hapse attırmak için, bir hiç uğruna çabalamışım bunca zaman.''

Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip yüzüne baktım. Ne tepki vereceğini bilemiyor gibi, şaşkın bir hali vardı. ''Annenin yaşadığını bilmiyordum.'' Kaşlarımı çatıp sorgulayıcı bir ifadeyle yüzüne baktım.

''Neyi biliyordun da bunu bilmiyordun Bahadır?'' Bakışlarını kaçırıp etrafa bakındığında sakladığı bir şeylerin varlığından artık emindim. Tek bir kişinin daha ihanetini kaldıracak gücüm yoktu, korkuyordum söyleyeceği şeylerden.

''Evliliğin sahte olduğunu biliyordum.'' Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırdığımda bakışları beni bulmuştu. Kafamda kurduğum ihtimaller zincirinin bir halkasıydı, her şeyi bilmesi. 

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin