42:''Özlem''

18 4 11
                                    

2 HAFTA SONRA

• BAHADIR ÇELİK •

''Benim hiç içime sinmiyor bu ev işi. Hayaller hayatlar resmen. Senin de hayattaki şansın buymuş be kanka.'' Burak'a öfkeyle baktığımda bakışlarını başka yöne çevirmişti. O da biliyordu yanlış sularda yüzdüğünü. 

''Çoğu eşya gidecek zaten, kendine göre ayarlarsın.'' Onun içindi tüm bu eşyalar, mobilyalar bile onun zevkine göreydi. Bu evde yeşil renkte hiçbir eşya yoktu. Tüm bunlar artık önemsiz detaylardı.

''Nereye kadar içine atacaksın? Biz arkadaş değil miyiz? Ben sana kardeşim diyorum sen benden her şeyi gizliyorsun. Hayır farkında da değilsin gizleyemediğinin.'' İsyanında haklı olduğunu bilsem de bir şey söylemedim, söylenecek bir şey de yoktu.

Geçen zaman hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Kaçtığım düşüncelerin hiçbiri peşimi bırakmamıştı. Bu karmaşanın bir parçasıydım, bundan kaçış yoktu.

''Madem anlıyorsun, anlatmama gerek var mı?'' Birkaç saniye düşündüğünde bana hak verdiğini anlamıştım.

''Madem anladığımı biliyorsun sen de neden hala gizlemeye çalışıyorsun?'' Bu konuşmanın bu şekilde uzayıp gideceğini bildiğimden sıkıntılı bir nefes verip ayağa kalktım.

''Ben çıkıyorum, birkaç saate gelirim.'' Ceketimi almak için odama gittiğimde Burak da peşimden gelmişti.

''İyi olur hava almak, ben de ne zamandır dışarı çıkmıyordum.'' Ceketimi giyerken başımı Burak'a çevirdim.

''Tek başıma çıkacağım Burak, sen nerede hava almak istiyorsan al.'' Fakat beni dinleyecek gibi durmuyordu. Eline aldığı ceketinin ceplerini kontrol ettikten sonra ayakkabılarını almıştı.

''Yani farkındaysan inatlaşmıyorum bile, seni yalnız bırakacak kadar delirmedim.'' Sözleri beni güldürmüştü.

''Neden? Kendime zarar vermemden mi korkuyorsun?'' Derken gülüyordum.

''Sadece önlem.''

◑◑◑

Dalgaların sesindeki huzurun bile içimdeki sıkıntıyı geçiremediği ve gözlerimi kapattığım her an aklıma düşen anılardan kurtulamadığım akşamın sessizliğinde, kendi içimde boğuluyordum.

Baş edemediğim her düşünceyi yok sayarak kurtulacağımı sanıyordum. Hiçbir ihtimal işime gelmiyordu. Neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilmiyordum ve bilmek de istemiyordum. Bazı gerçekleri bilmemek bilmekten daha güzeldi ama ben bilinmezlikten nefret ederdim.

Burak yolda karşılaştığı arkadaşıyla konuşmaya dalınca onu atlatıp gelmiştim sahile, beni bulması uzun sürmezdi. Beni yalnız bırakmıyordu, yanımda olması yalnızlığımı da etkilemiyordu aslında. Yanımda olmasını istediğim tek bir kişi vardı, o yanımda olmadığı her an yalnızdım.

Düşüncelerimi kontrol edemiyordum, insan nasıl kendi düşüncelerine müdahale edemezdi?

''Gerçekten kalbim kırıldı ama neden beni öylece bırakıp gittin ki? Hayır bir de bilmediğim bir yere de gelmemişsin, neden kaçtın sorması ayıptır?'' Başımı Burak'a çevirdiğimde yanımdaki boşluğa oturuyordu. Bakışlarını bana çevirince kaşları çatıldı. ''Ağladın mı lan?'' Bakışlarımı denizden ayırmadan cevapladım onu.

''Saçma sapan konuşma, yağmur yağıyor.'' Güldüğünü işittim. Ben olsam ben de gülerdim halime.

''Gözün de yağmur kaçtığı için dolmuştur kesin?'' Verecek bir cevabımın olmadığı her an yaptığım gibi yapıp susmayı tercih ettim. ''Tamam, ben gözlerimi kapatıyorum. Rahat rahat ağlayabilirsin.'' Göz ucuyla ona baktığımda gerçekten gözlerini kapattığını görmüştüm.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin