Yazıyı tekrar tekrar okurken her defasında aynı kelimelere farklı anlamlar yüklüyordum. Bundan ne anlamalıydım? Cesur değilim diyordu, cesaret edemediği şey neydi? Bir şeyleri biliyor ve zorunda olduğu için susuyor olabilir miydi? Zorunda olmasına sebep olan şey neydi? Biliyor olsa canımı yakmaya çalışır mıydı?..
Aklımdaki soru işaretleri tüm ışıkları yakmış, umudumu tekrar yeşertmişti. Düştüğüm yerden beni kaldıran da bu gizemli notu olmuştu. Bu notu atamazdım ama Hakan'ın da görmesini istemediğim için saklamam gerekiyordu. Öncesinde kelimelerine anlam kazandırmalıydım.
Tekrar yüzleştiğimizde ona sormam gereken çok soru birikmişti. Eğer istemeden burada tehditle kaldığımı biliyor ve bir şeylerden korktuğu için susuyorsa onu asla affetmeyecektim. Gözlerine beni bu mutsuzluk çukurundan kurtarması için beklentiyle bakarken o bunu bile bile susmuş muydu?
Eve gelirken ağlamaktan uyuyamayacağımı düşünmüştüm ama düşündüğüm gibi olmayacaktı. Sebebi değişse de yine uyuyabileceğimi sanmıyordum. Uykumu bölen gözyaşlarım değil, düşüncelerim olacaktı bu sefer.
Pijamalarımı giyip yatağa yattım, bugünün yorganı Bahadır'ın kabanıydı. Kağıdı eşyalarımın arasına sıkıştırmıştım, şimdilik orada durabilirdi.
Sadece birkaç dakikalığına dahi olsa Bahadır'ın aklından geçenleri okuyabilmek için birçok şeyden vazgeçebilirdim. Gizlediği duygularının yoğunluğunu da içinde yaşadığı felaketleri çok merak ediyordum.
Bugün ona sarılmamak için kendimi zor tutmuştum. Halbuki içimi acıtan bu boşluk hissinden ancak ona sarılarak kurtulabilirdim. Ne zordu böyle yaşamak.
◑◑◑
Takvim yaprakları bir bir koparılırken içimi yakan duyguların yoğunluğu da her geçen gün artıyordu. Birini özlemenin somut yan etkileri olmamalıydı, yere uzanıp acıdan kıvranacak hale gelmiştim. Hakan belki de haklıydı, saplantı haline getirmiştim Bahadır'ı. Yine de onsuz geçen günlere anlam yükleyemiyordum.
Burak'la mesajlaştığımızda bana evlerinin konumunu atmıştı. Cesaret edemezdim gitmeye, kaydetsem de gidemeyeceğimi biliyordum. Beni bazen çok zorluyordu Burak, itiraf edecektim o olacaktı. Bahadır'ın notuna farklı bir anlam yükleyememiştim. Vardığım farklı bir sonuç da olmamıştı.
Hakan'la doğru düzgün muhatap olmuyorduk ve bu durumdan çok memnundum. Beni kendi halime bırakmıştı. Belki de ümidi kesmişti benden, inada bindirdiği için pes edemiyordu. Ben baştan uyarmıştım ama dinlemezdi o, başına buyruktu.
Bahadır'la konuşmam gerekiyordu ama bunu nasıl ve ne şekilde yapacağımı hiç bilmiyordum. Cesaretim yoktu karşısına geçip sormaya. Üstelik Hakan'ı şüphelendirmek istemiyordum. Yılbaşını beklememin asıl sebebi de buydu. Yılbaşı gecesi şirketin düzenlediği bir parti vardı ve yüksek ihtimalle Bahadır da o partide olacaktı. Ben de gidecek, onunla karşılaşmak için ne gerekiyorsa yapacaktım. Yarın o geceye katılacak, gereken soruyu en iyi şekilde soracaktım.
Benim için bir evden çok alışveriş merkezi gibi hissettiren evin içinde mutfağın yolunu tutmuşken fark ettiğim yerle adımlarımın yönünü değiştirmiştim. Bu eve geldiğimden beri kilitli olan odanın kapısı aralıktı ve ben içeride ne olduğunu çok merak ediyordum. Hakan temizliğini dahi yaptırmıyordu, zaten temizliği ve düzeni sevdiği için kendisi yaptığını söylemişti. Kapının anahtarının bir tek onda olduğunu düşünüyordum bu yüzden ya içerideydi ya da yakınlardaydı ama ben odaya kafamı bile soksam yeterdi. Merakım dinerdi en azından.
Olabildiğince sessiz adımlarla ve dizginlediğim nefesimle odanın kapısına gelmiştim. Bir elimi kapının koluna koyarak başımı tedbirli bir şekilde içeriye doğru uzattım. Bakışlarımdaki tedirginliği şaşkınlığa çeviren görüntülerle kaşlarım çatılmıştı. Arkama son bir kez baktım, kimse yoktu. İçeride de kimsenin olmadığını fark ettiğimde içeri girip kapıyı arkamdan kapatmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AventuraYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...