Saçlarımda hissettiğim elle gözlerimi aralarken karşımda Hakan'ı görmeyi beklemiyor, bir kabusun içinde olduğumu varsayıyordum. Saçlarımda dolaştırdığı elini çekip yüzüme baktı.
''Günaydın karıcım.'' Kaşlarım çatıldı. Ben kabus görmüyordum belki ama o hâlâ rüyadaydı. En son Hakan'ın evinde olduğumuzu hatırlıyordum. Bahadır'ı odanın ortasında elleri bağlı, ağzı bantlı bir şekilde sandalyeye bağlanmış halde görmüştüm. Hemen ardından bir el gözlerimi ve dudaklarımı kapatıp beni hareketsiz bırakmıştı. ''Bizimkilere zorluk çıkarmışsın, seni bayıltmalarını istemiyordum ama sen direndiğin için bayıltmışlar. Asi kızım benim, helal olsun.'' Diyerek güldüğünde yüzümü buruşturup bakışlarımı ondan çektim.
O anda fark ettiğim şey, görmeyi beklediğim bir şey değildi. Sandalyeye bağlanan tek kişi ben değildim. Aralıklı olarak sıralanmış sandalyelerde, yanımda sırayla Bahadır, Burak, annem, Caner, Hakan'ın üvey babası Murat, Hakan'ın öz babası Soner ve öz annesi Sevim Hanım vardı. Hepimizi buraya toplamasının sebebini düşündükçe farklı bir felaket senaryosu kuruyordum kafamın içinde. Hepsi baygındı.
''Ne oluyor burada?'' Endişeli bakışlarımı onlardan çekip Hakan'a çevirdim. ''Amacın ne senin? Ne yapacaksın, öldürecek misin hepimizi?'' Elindeki su tabancasını kaldırıp göz hizasında tuttuğunda kaşlarımı çattım.
''Şu an değil ama belki bir gün...'' Pis pis gülümsediğinde yüzümü buruşturdum. ''Korkma, sana zarar vermem. Hazırsan başlasın mı eğlencemiz?'' Babasını dahi buraya getirip elini kolunu bağlayabilecek cesareti nasıl bulmuştu hayret ediyordum. Babasından çekindiğini gözlerimle görmüştüm. Belli ki gözü dönmüştü, kaybedecek bir şeyi olmayan insanlardan korkuyordum. Sesinden de anladığım kadarıyla kafası yerinde değildi, hakimiyetini kaybedecek kadar olmasa da içtiği belliydi.
Su tabancasını Bahadır'ın üzerine doğrulttuğunda onu izliyordum. Defalarca kez su sıktığında rahatsızca yerimde kımıldandım, yüzü yıkanmış gibi sırılsıklam olmuştu.
''Bir gün bu anı tekrar yaşayacağız İlayda, bu sefer elimdeki su tabancası olmayacak.'' Sözlerini umursamadan bakışlarımı Bahadır'a çevirdim. Gözlerini aralamış, çatık kaşlarının altından etrafı izliyor, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hakan herkesi aynı şekilde uyandırırken boş gözlerle onu seyretmek dışında bir şey yapamıyordum.
''Ne oluyor lan?'' İlk tepki Burak'tan gelmişti. Burak'ın tepkisinin hemen ardından herkes tepki vermeye başlamış, uğultular başlamıştı.
''Kafam kazan gibi.'' Bakışlarımı Bahadır'a çevirdim. Ben de ondan farksız değildim. ''Neyin peşindesin lan yine?'' Bakışları Hakan'ın üzerindeydi.
''Buna nasıl cüret edersin? Sen kimsin lan, aptal herif! Çöz, çöz çabuk şu ipleri. Hadsiz, şımarık! Adam mı oldun başımıza?'' Hakan'ın babası, daha doğrusu üvey babası Murat Bey'in sözleri, tahmin ettiğimden de büyük olan öfkesinin yansımasıydı. Meraklı bakışlarımı Hakan'a çevirdiğimde yüzünde farklı bir ifade görememiştim, keyifsiz bir gülüşle bakıyordu babasına. Ona çalışanlar babasına da çalışıyordu ve böyle bir şey yapmaya nasıl cesaret edebilmişti anlayamıyordum. Bu intihardı.
''Sakin ol baba, ah! Baba demeyecektim, pardon.'' Gülüşü büyümüştü. Yüzündeki ifade bu sefer içindeki manyağı saklayamayacak kadar açıktı. ''Kafanızı karıştırmak istemezdim, üvey olandan bahsediyorum.''
''Ahlaksız herifler, sizi de bitireceğim.'' Diyerek, Hakan'ın biraz ilerisinde, kapının önünde bekleyen adamları işaret etti babası.
''Sakladığın ne çok şey var dimi baba? Seni bu kadar korkutan burada elin kolun bağlı oturmak değil, dimi? İllegal işlerini anlatayım mı buradaki herkese? Yoksa zaten hepsi biliyor mudur?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AdventureYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...