Uzun zamandır hayatımdaki kararları tek başıma alıyordum. Gerektiğinde aileme danışıyor, fikirlerini alıyordum ama her attığım adımın sorumluluğu sadece benimdi. Başkasının boyunduruğu altına girmek, tüm iplerin elimden alınıp çarelerimin bir bir tüketilmesi alışık olduğum bir şey değildi. Ne itiraz edebiliyordum ne de susup oturabiliyordum. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Bahadır'ın odada olmadığı bir anda odasına girip parfümüne el koymuştum. Yokluğunu fark edince benden şüphelenir miydi bilmiyordum, şüphelenmesini isteyip istemediğimi dahi bilmiyordum. Beni anlasın istiyordum sadece, anlaşılır bir yanım yoktu belki ama o yine de beni anlasın istiyordum.
Elimdeki parfümü komodinin üzerine koyarken bir yandan da elimin tersiyle gözyaşlarımı siliyordum. Buradan anlaşmayı bozup kaçsam dahi beni affetmeyeceğini çok iyi biliyordum. Ona yapabileceğim bir açıklama da yoktu, her açıdan haksızdım. Onun yerinde ben olsam ben de affetmezdim zaten beni. Hatalıydı seçimim, vicdanım rahat etsin diye ikimizi de üzmüştüm ve kendimi asla affetmeyecektim.
Artık aç karnına ağlamaktan midem bulanmıştı. Gözlerim acıyordu, gözyaşlarım da tükenmişti. Nasıl göründüğüm hakkında en ufak bir fikrim de yoktu üstelik, önemsemiyordum da bunu. İnsanlara açıklamayı Hakan yapardı, onu da ben düşünemeyecektim.
Telefonum art arda titremeye başlayınca kaşlarımı çatıp telefonumu elime aldım. Yazmayacağını bilsem de bir anlığına da olsa umutlanmıştım, yazmamıştı. Art arda gelen mesajlar Burak'tandı.
Sen delirdin mi?
Ne demek evi terk etmek ya, manyak mısın sen?
Şaka yapıyorsun dimi?
İlooş
Sana diyorum
Ne oldu durup dururken ya, düne kadar her şey yolunda değil miydi?
Değildi gerçi sen garip garip davranıyordun vedalaşır gibi, sebebi belli oldu
Allah kahretsin ya
Neden gittin ki şimdi
Bahadır da bir şey söylemiyor zaten, mahvolmuş
Hiç mi üzülmüyorsun ya
Denek olarak mı kullandın bizi
ne yaptın çok eğlendin mi bari
Sana güvenmiştim
Hiç mi geri gelmeyeceksin?
Gözyaşları içinde okuduğum mesajları yanıtsız bırakırken ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp ağlamama kaldığım yerden devam ederken dizlerimi de kendime çekmiştim.
Tam şu an, vazgeçip dönsem ne olurdu?
Kapım çalındığında hızla gözyaşlarımı silip toparlanabildiğim kadar toparlandım. ''Gel.''
Ayça içeri elinde tepsiyle girdiğinde ona gülümsemeye çalıştım. Yüzüme baktığında yüzündeki ifade bariz bir şekilde değişmişti. Kim bilir ne haldeydim.
''İlayda Hanım, size yemek getirdim.'' Makyaj masasının üzerine getirdiği tepsiyi bıraktı. ''Burada yiyeceğinizi söyledi Hakan Bey.''
''Sağ ol.'' Tekrar ağlamaya başlamamak için lafı kısa kesmiştim. Bir şey söyleyecekmiş gibi yüzüme bakıyordu ve öylece dikiliyordu. Kaşlarımı kaldırıp söylemesi için işaret yaptığımda dilinin düğümü çözülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
AventuraYaptıkları fedakarlığın bedelini ödeyen üç arkadaş. Açığa çıkan gerçekler, herkesten gizlenen sırlar, anlam verilemeyen duygular, hayal kırıklığıyla dolu hayatlar... Koca bir bilinmezlik, büyük bir karmaşa. ''Yürüdüğüm yol bataklık, burası çıkmaz s...