26. Adanmışlar

1.4K 93 8
                                    

Keyifli Okumalar.

Bagaja tıkıştırdığımız süslemeler ve kostümler eşliğinde evin yolunu tutmuştuk. Ufukta batan güneşin turuncuya çalan rengi eşsiz bir manzara sunuyordu. Ancak bu güzel manzaradan geriye birkaç dakika içinde koca bir karanlık kalmıştı. Güneş  dağların arasında saklanıp ışığını bizden esirgediğinde Oğuz gaza basıp hızlanmıştı.

Sanırım bu hızlanmayı Alis de fark etmiş olacak ki kulağındaki kulaklığın birini çıkarıp öne doğru başını uzattı. "Oğuz,bu kadar hızlanma istersen. Kaza yapmanı istemem"

Oğuz dikiz aynasından bakıp sonra hemen gözlerini yola dikti.

"Sizi akşam yemeğine yetiştirmeliyim. Bay Vlad sizi bekliyor olmalı"

Tabi ya! Bu adam hem düzenli hem dakikti. Geldiğimizden beri neredeyse aynı saate yemeğe oturuyorduk.

Oğuz uzun mesafeyi  kısa denilebilecek bir zamanda kat edince Vladin malikanesine ulaşmıştık. Demir bahçe kapısı aralıktı ve aracı içeri kolayca sokan Oğuz evin yanındaki beton zemine aracı park ettiğinde aceleyle araçtan indik.

Bahçenin birçok yerinde sarı ve cılız ışıklar belli noktaları aydınlatsa da hala pek gözümün önünü görebildiğim söylenemezdi.

Vladin ışıklarla ilgili derdini çözemesem de bunu sorgulamakta bana düşmezdi.

Yol boyunca Oğuza süprizi bozmaması için ısrarcı olduğumuz için o da artık bizim tarafımızdaydı. Bagajdaki eşyaları kutlama gününe  kadar çıkarmamayı planlıyorduk. Böylece kimse görmeyecekti.

Biz evin büyük ve ahşap kapısına yaklaşırken yol boyunca telefonunda kafasını kaldırmayan David hala aynı şeyi yapıyordu. Israrla başını telefondan kaldırmıyordu. Burada telefon çekmiyor bile.

Ona yaklaşıp sordum.

"Neye bakıyorsun David? Şebeke var mı?"

David bakışlarını birkaç saniyeliğine bana çevirip sonra telefona baktı "Ha! Ah şebeke yok hayır. Bu eve birkaç metre kala şebeke gidiyor bilmiyor musun Melisa?" 

Biliyorum tabi ki.

"Ee öyleyse sen neye bakıyorsun?"

"Birkaç blog sayfasının resimlerini telefonuma kaydettim. Böylece internet olmasa bile bakabileceği. Ve-" bıkkın bir sesle konuştu "Ve birkaç internetsiz oyun yükledim." kaşlarını kaldırıp ne yaptıgına inanamaz halde konuştu "Çocuk oyunları"

"Ah David ah!" diyerek gülüp koluna girdim. Bir dakikasını bile boş geçirmek istemezdi. Molasında bile oyun oynayan bir şapşaldı.

Biz onunla fısıldaşıp konuşurken Oğuz çoktan kapı tokmağına  vurmuştu.  Kısa sürede İskender kapıyı açtığında içeri yorgun argın girmiştik.

David hala başını telafonundan kaldırmadığı için onun yolunu bulmasına yardım ediyordum. Koluna girdiğim adamı yönlendirip salona kadar getirmiştim.

Vlad her zamanki oturduğu berjer koltuğundan bizi görünce kalkıp birkaç adımda  yaklaştı. Yine oldukça şık giyinmişti. Havaların biraz  soğumaya başlamasıyla beraber şömineyi de yaktırmıştı. Doğrusu bugünkü yağmurdan sonra bu sıcaklık iyi gelmişti.

"Hoş geldiniz" dedi yorgunluktan bitap düşmüş halde olan bize bakarak.

Bizim aksimize çok dinç duruyordu. Günün yorgunluğu ona pek uğramış gibi gözükmüyordu.

BİR FANİYE AŞIK +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin