Vladin meydan okuyuşa aptal bir cesaret ile karşılık vermiştim. Şimdi ise Vladin neden karanlık olduğunu bildiğim o yatak odasında onunla yalnızdım.Vlad bastonunu kıvrakça kullanıp bir kez yere vurdu. Tak!
"Alis, ayakta kalma lütfen." Diyerek gözleri ile çalışma masasının yanındaki eski ahşap sandalyeyi işaret etti.
Dediğini yapıp otururken elimdeki pembe çantayı da sıkıca tutuyordum.
"Bak Vlad bizim seninle bir derdimiz yok. Kimseye söylemeyiz. Yemin ederim. Hem Melissa bilmek zorunda değil. Ona da-"
Vlad sözümü kesti. "Konu bu değil Alis. Anlamalısın." Derken sırtını bana dönüp karanlığı aydınlatan şomineye baktı.
Elindeki kartal başlı bastonu kibar bir hareketle yatağına fırlatıp sırtındaki pelerini çıkardı. Bu sırada ise konuşmaya devam ediyordu.
"Bu bir oyun değil. Ben bir efsane ya da masalsı bir canavar değilim. Ya da senin tabirinle bir kan emici."
Sırtındaki ince ceketini de çıkarıp beyaz salaş ipek gömleği ile kalmıştı. Oturduğum yerden onun ne yaptığını anlamaya çalışırken tek görebildiğim siyah saçları ve geniş omzuydu.
"Vlad, biz de seni eğlendiren üç beş gezgin değiliz. Bizim bir hayatımız var. Melissanin bir hayatı var ve bu evde seninle kalamaz."
Vlad yavaşça yüzünü bana döndü ve sırıttı. İşte o zaman içimdeki ürperti ve kanıma işleyen soğuğu hissetmiştim. Tarifsizdi. Bu ölümü yaşarken hissetmekti. Ve ölememekti. Bu koşullarda insan ölmeyi isterdi. Zira Vlad gömleğini araladığı kadarıyla görebildiğim kireç gibi beyaz teni, kırmızı dudaklarının çevrelediği sivri köpek dişleri ve en dehşet olan o ateş kırmızısı gözleri ile karşımdaydı.
İşte oradaydı.
Gerçekti.
İçimde bir ihtimal 'saçmalıyorum o bir vampir değil' diye kendimi kandırma çabalarım teker teker suya düşmüştü. Vlad bana gerçek olduğunu kanıtlamıştı.
Kaskatı kesilmiştim. Gözlerim o kırmızı alevlerden kendini alamıyordu. Şuursuzca ayağa kalktım. Aslında durmak istiyordum. Ama elimde değildi. Parmaklarımın ucundan düşüp giden çantayı bile hissetmedim. Tökezleyen birkaç adım atıp Vlade yaklaşmak istiyordum. Bir adım, iki adım...
Her adımda kendimden uzaklaşıp kim olduğumu unutuyordum. Zihninden silinen anılar...
Önce en kötüleri silindi. Michael, babam...
Sonra sevdiğim herkes silindi zihnimden. Lisa, Melissa ve son olarak da David.
Gözlerimin zifiri siyahı yavaşça beyaza çalıyordu. Önüme sanki beyaz, ipeksi bir perde çekilmişti. Ve üçüncü adımımı attığımda ise sanki öleceğimi hissediyordum.
Dudaklarım aralandı. Son bir soluk aldım.
Tek bir nefeste konuştum.
"David."
İşte o an gözümden kalkan beyaz perdeyle etraf aydınlanmışti sanki. Silinen tüm iyi ve kötü anılarım anında zihnime doluştu.
Tekrar Alis oluyordum. Ölümden üç adım uzaklaşmış gibiydim. Ama aslında hala bulunduğum yerde, Vladin tam karşısındaydım.
Sonra kendime gelmenin farkındalığı ile etrafıma baktım. Oturduğum sandalyeden uzaklaşmıştım ve elimdeki çantada tam olarak yeri boylamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR FANİYE AŞIK +18 (TAMAMLANDI)
Romance+18, sahnelere uyarı koydum rahatsız olan o kısımları okumayabilir. Bacaklarımı beline sarıp kendime çektim ve içime daha çok girmesini istedim. Zevkten titrerken daha fazlasını istememek aptallık olurdu. Dudağımı ondan kurtarıp nefes nefese konu...