52- Vladin Hastalığı

804 61 23
                                    

Arkadaşlar bölüm gelmedi üzgünüm. Bunun sebepleri var elbette. Birincisi Aykırı Sevgilim kitabında olduğu gibi destek alamadım okuyucularda. Okunma ve Luke çok az. Motivasyon düşürücü bu da. İkincisi ise ben ve ailem de depremzedeyiz. Yakınlarımız öldü ve işyerlerimiz yıkıldı. Evimiz hasarlı. Böyle bir durumda bölüm yazmaya çalıştım ama zorlandım. Ancak kendime geldim. Bundan sonra haftada iki ya da üç bölüm atıp bu kitabı final yapacağım. Ve diğer kitaba başlayacağım.

Her neyse anlayışlı olursanız sevinirim.

İyi okumalar.

Vladin olağanüstü banyosundan adeta kaçarcasına çıkıp odama girmiştim. Bedenimdeki havlu ve kollarımdaki kıyafetlerimle kapımı kapatıp bir süre hayatı sorguladım. Öylece ayakta dikiliyordum.

Vlad ile çıplak jakuzi keyfi yapacak kadar özgüvenli olduğumu bende bilmiyordum.

Bedenime sardığım havluyu yere atıp kıyafetlerimi hızlıca üzerime geçirirken saçlarımın uçlarını da alelacele kuruladım.

Sadece saçlarımın ucu ıslanmıştı. Bu işimi kolaylaştırmıştı.

Loş odada zar zor gördüğüm sarkaçlı saate bakınca saatin 8 buçuğu geçtiğini görmüştüm. Ve sabah olmasına rağmen odamın camları yine kapalıydı.

Ve bunun sebebini artık biliyordum.

Vladin ilginç bir hastalığı olduğunu öğrenmenin şaşkınlığını henüz yaşayamamıştım bile.

Güneşe karşı çaresizdi o.

Güneşten uzak kalmalıydı. Ancak ona rağmen bana gün ışığım diyordu.

Gün ışığı...

Ben ona her açıdan zararlıydım. Ancak o ateşin etrafında dönen bir kelebek gibiydi. Peşimi bırakmıyordu. Yaklaşırsa yanacaktı.

Yanıp kül olacaktı.

Bu saçma ve anlamsız ilişkimiz bir isim bulamamıştı.

Bulmaması da daha iyiydi.

Aklımda pustan bir bulut oluşturan düşüncelerimle ürkekçe kapıma yaklaşıp kolu indirdim.

Aralanan kapıdan göz ucuyla dışarı bakıp kimsenin olmadığını görünce rahatça dışarı çıktım.

Loş koridorda aşağı inen merdivenleri görene kadar temkinli adım atıyordum. Zira koridoru aydınlatan cılız ışıklar işimi zorlaştırıyordu.

Merdivenlerden inerek büyük salonun önünde durmam ile içerden sesler geldiğini işitmiştim.

İkizlerin ve Levent beyin şakacı konuşmalarıydı bunlar.

Sanırım Levent bey kahvaltı yaparken kızlarla da ilgilenmeyi ihmal etmiyordu.

Yukarı kata göre daha aydınlık olan büyük salona girince ışığın kaynağını anlamıştım.

Perdeler sonuna kadar açıktı ve berrak gökyüzü ise tüm aydınlığını odaya veriyordu.

Ürkek ve çekingen bir halde salonda etrafıma bakınırken yemek masası tarafında oturan Levent beyin sesini işittim.

"Öyle durma da buraya gel Melissa. Kahvaltıda bana eşlik et. Malum Vladin kahvaltıyla arası yok."

Yalancı bir tebessüm ile başımı salladım. Aslında Vlad ile kahvaltı yapmıştık. Ancak bunun açıklamasını yapmakta uğraşmak istemiyordum. "Peki."

Masada her zaman oturduğum yere giderken Levent beyde beni sessiz ve anlam dolu bir bakışla süzdü.

"Tekrar hoşgeldin."

BİR FANİYE AŞIK +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin