Ben sessiz gözyaşlarıyla ağlarken yanımda bir yerlerlerde Erik'in varlığını hissedebiliyordum.Ağlamam durduğunda kafamı kaldırır kaldırmaz Erik'in gözleriyle karşılaştım.
Önümde diz çökmüş, onda daha önce hiç görmediğim bir şefkatle bana bakıyordu.
Gözlerinde gördüğüm sevgi bir anda, başımı döndürüp midemde kelebekler uçmasına neden oldu.
Bu sefer arada ne bir büyü ne de kırmızı gözler vardı. Sanki Erik gitmiş, yerine bambaşka biri gelmişti.
Saçlarımı düzelttikten sonra çok basit bir şey olmuş gibi yumuşak bir sesle,
"Boşver." dedi.
"Sadece gözlerini kapat ve kendini bana bırak."
Bir ruh gibiydim. Ne yapacağını umursamadan başımı salladım ve ona sarıldım.
Canım sadece ona güvenmek istiyordu.
Biraz önce kimseye güvenmemem gerektiğinin dersini almamış mıydım?
Hayır, sanırım umrumda değildi. Çünkü bu ihanetten sonra artık her şeye hazırdım.
Zaten paramparça olan bir kalp daha fazla nasıl kırılabilirdi ki?
Erik beni bir bebekmişim gibi nazikçe dizlerimden tutarak kucakladı.
Tereddüt bile etmeden kollarımı boynuna doladım ve hiçbir şey görmemek için kafamı göğsüne gömdüm.
Kendimi ona engel olacak kadar güçlü hissetmiyordum.
Engel olmak istemiyordum da zaten.
Aklım sıra kendi kendime onlardan intikam almaya çalışıyordum.
Ama kendime zarar verdiğimin farkında değildim.
Erik kulağıma fısıldadı.
"Onun yerinde olsaydım seni kaybetmemek için her şeyimi verebilirdim. Sen kaktüslerin arasında biten tek bir gül gibisin."
Gözyaşlarım gözleri gibi mavi tişörtünün üzerine damla damla akarken,
"Beni buradan götür." diye mırıldandım.
Elleriyle gözlerimi kapattı.
"Bana güven ve sakın ama sakın gözlerini açma.
Gözlerimi kapatıp kokusuyla baş başa kaldım.
Birkaç saniye sonra rüzgar saçlarımı gerektiğinden fazla uçurmaya, her şey gerçek dışı bir şekilde hızlanmaya başladı.
Erik'in uyarısına rağmen dayanamayıp gözlerimi açtım.
Bir yarış motorunun üzerindeymiş gibi hissetmemek elde değildi.
Evler, ağaçlar, insanlar...
Her şey bir hayal gibi geçip gidiyordu yanımızdan.
Başım dönmeye başlayınca hemen gözlerimi kapattım.
Korkudan titriyor, Erik'e daha da sıkı sarılıyordum.
Aklımda başka hiçbir şey yoktu.
Erik'in beni tüm bu kötü hislerden kurtabileceğine inanmış, kendimi ona teslim etmiştim.
Neler olduğunun farkında değildim.
Hiçbir şey normal olmamasına rağmen neden bu kadar sakindim?
Adrian'ın söylediklerini bir kez daha hatırladım.
"Bizi basite almaman gerektiğini daha kaç kere söylemeliyim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...