Kafamı gömdüğüm kollarımdan kaldırdığımda sınıfta kimse kalmamıştı.Telefonumun ekranından zavallı suratıma bakıp ağlama isteğiyle dolarken hiç acele etmeden sıradan kalktım.
Vücuduma koca bir ağırlık çökmüş gibiydi. Adım atmak bile istemiyordum.
Tam kapıya yönelmiştim ki Adrian'ın sırasının üstündeki kağıt ilgimi çekince duraksadım.
Kağıtta neredeyse kusursuz çizilmiş bir resmim vardı. Şaşkınlıkla kendime bakarken umutla doldum. Belki de Adrian'ın bana karşı hisleri değişmemişti. Bir süre resmimi izledikten sonra kağıdın arkasını çevirdim. Bu tarafta da birkaç saçma karalama ve küçük harflerle yazılmış bir yazı vardı.
"Biraz sıkıntılı görünüyorsun. Kafanı dağıtmak ister misin?"
"Lanet olsun."
Kağıdı buruşturmak, sonra binlerce parçaya ayırıp çöp kutusuna fırlatmak ve üzerine kusmak istiyordum ama onun yerine kağıdı eski halinde sıranın üzerine bırakarak koşar adımlarla sınıftan çıktım.
Etrafımdaki insanlar bir hayal gibi yanımdan geçiyorlardı, bense kimseyi net olarak göremiyordum. Başım çatlayacak gibiydi. Asansöre bindim ve sakinleşmeye çalıştım.
Belki de Angela bana karşı yumuşamıştı ve beni affederdi.
Katıma geldiğimde bunu dileyerek asansörden indim ve inmemle Larry'le burun buruna gelmem bir oldu. Kısa bir terddütten sonra bir şey söylemeyerek yanından sıyrıldım.
"Rose!"Şaşkınlıkla ona döndüğümde bana gülümsedi.
"Selam sabah yok mu dostum?"
"Ben senin de diğerleri gibi beni öldürmeye çalıştığını sanıyordum."
"Saçmalama." dedi içimi rahatlatan bir ses tonuyla.
"Sadece biraz zamana ihtiyaçları var. Eminim seni affedeceklerdir. Ne Angela ne Adrian sana kıyamaz."
Gülümsemeye çalıştım ama içimden eminim öyle olur, diye geçirirken bunu yapmak çok zordu.
Bana karşılık verdi ve mesafesine dikkat ederek hafifçe kolumu tuttu.
"Sorun yapmana gerek yok."
Teşekkür ettim ve ondan uzaklaşarak odama yöneldim. Angela'nın beni affetmesini istiyordum. Hatta buna ihtiyacım vardı. Onunla konuşmak, içimi dökmek istiyordum. Ama tabi tüm bunlar söylediklerini unuttuğum anlamına gelmiyordu ama yine onu çok seviyor ve her şeyin bir anlık patlama olduğunu düşünüyordum. Derin bir nefes alarak kapıyı araladım.
"Selam An...Bir saniye ne yapıyorsun sen?"
Bana cevap vermek yerine yerdeki bavulunu yerleştirmeyi bitirerek fermuarını kapatırken gözlerime yaşlar doldu.
"Gitmiyorsun değil mi Angel? Bunu bana yapamazsın. Lütfen beni dinlemeyi dene."
Adeta ben orada yokmuşum gibi davranıyordu. Saçlarını düzeltti ve bavulunu yerden kaldırdı.
"Bunu hak edecek ne yaptım?"
Umursamayarak kapıyı açtı. Ağlamak, gitmemesi için yalvarmak istiyordum ama onun yerine sadece olayın şokuyla put gibi ayakta dikildim. Omuzlarının üzerinden son kez bana baktı.
"Kendine başka kurbanlar bulacağından eminim."
Sertçe çarptığı kapıya bakakaldım.
"Hayır bu kadarı da fazla değil mi? Tanrım yardım et bana!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...