41. Bölüm

7.1K 597 564
                                    

O koca ateş topunun suratıma inmesini beklerken Kayla ile birbirimizden uzağa savrulduk.

"Tanrım!"

Aynı anda bırakmıştık. Bu ikimizin de yanmadığı anlamına geliyordu. Erik koşarak yanma geldi ve eliyle yanağıma dokundu.

"İyi misin? Yüzün çok sıcak. Kırmızı yanaklarınla vampir olmadan önceki haline benzedin."

Gülümsemeye çalıştım ama olmadı. Başım deli gibi ağrıyordu. Aramızdaki bağın hissettirdiği tuhaf duygu, Kayla'ya duyduğum nefret, öğrendiğim gerçekler, Adrian ile kopmamız... Hepsi birbirine girmiş, adeta beynime eziyet ediyorlardı.

"Neden gidip Kayla'yla ilgilenmiyorsun?" dedim gözlerimle onu ararken. Ortalıkta görünmüyordu. Sesim biraz sitem biraz da sinir doluydu.

Gözlerini devirdi.

"Rose, lütfen."

"Tamam tamam, iyiyim yalnızca canlı canlı yanıyormuş gibi hissediyorum. Çok sıcak!"

Kafamı arkaya yatırarak elimle kendimi yellemeye başladım. Aklım hâlâ Kayla meselesindeydi. ama çok yorgun hissettiğimden biraz dinlendikten sonra Erik'i sorgulamaya karar verdim. Erik,

"Buna ne dersin?" deyip yanıma uzandığında hiçbir şey anlamayarak kaşlarımı çattım.

"Ne-..."

Göz kırpmasıyla buz gibi suyun üzerimize yağması bir oldu.

Elimi başımın arkasına koyarak gülümsedim. Gülümserken bile acı çekiyor gibiydim.

"Su gücün mü var, güzelmiş."

"Ee yani biz de yapıyoruz bir şeyler."

Bir fıskiyenin altında ıslanıyor gibiydik. Gözlerimi kapatıp geçmişime gömüldüm. Ortamı ne kadar yumuşatmaya çalışsak da gerginlik rahatça hissediliyordu.

Dayanamayıp kafamı ona doğru çevirdim.

"Erik."

Korkusu gözlerinden okunabiliyordu.

"Efendim?"

"Sen yapmadın mı?" diye sordum sessizce.

Neyden bahsettiğimi anlamıştı.

"Yapmadım." diye yanıtladı alnına yapışan ıslak saçlarını arkaya doğru attıktan sonra.

"Öyleyse neden öyleymiş gibi gösterdin?"

"Rose..."

"Bunu gerçekten söyleyemem."

"İnanmıyorum sana!" diye bağırdım ayağa kalkarken.

"Deli saçması bir şey bu!"

Su kesildi.

Üstüme yapışan kıyafetimi düzeltirken ağaca yaslandım. Olanlara anlam veremiyordum. 

"Bak, Kayla yerine beni katil olarak bilmeni tercih ederdim."

"Neden?"

"Onu tanımıyorum bile aptal!"

Gözlerini kıstı. Bir  şey söylemek istiyor da nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibi bir hali vardı.

"Sadece tanımadığını sanıyorsun."

"O zaman söyle her şeyi!"

"Yapamam." diye mırıldandığında derin bir nefes alıp uzaklara diktim gözlerimi.

Tahammülüm kalmamıştı artık.

Ruhum da bedenim de tüm bu şeylerden çok yorulmuştu.

Neye inanacağımı bilmez vaziyette sessizce ormanı seyrettim.

Siyah ve Mavi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin