38.Bölüm

7.1K 680 253
                                    


Kendime bir kütüphane kartı çıkarttıktan sonra baktığım kitaplardan iki tanesini ödünç aldım ve asansöre doğru yürümeye başladım. Koridorların sessizliği beni daha çok düşünmeye itiyordu. Oysa etrafta dikkatimi dağıtacak bir şeyler olmasını isterdim çünkü efsane ve bağ olayı bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Asansöre binerken Erik'in masum olduğuna inanmanın bir aptallık olduğunu düşünüyordum.

"Bence de öyle."

Adrian'ın sessiz asansörde yankılanan sesiyle korkarak elimdeki kitapları yere düşürdüm. Kapı kapanmadan hemen önce vampir hızıyla içeri süzülmüş olmalıydı. Eğilip kitapları kaldırırken heyecanımı bastırmaya çalışıyordum.

"Beni mi takip ediyorsun?" dedim ona bakmadan. 

"Ne alakası var?"

Sesi dalga geçer gibiydi.

Tekrar ayağa kalktıktan sonra gözlerimi kıstım ve ona bakarak,

"Bilmem, bu saatte burada olman tesadüf mü?" diye sordum.

"Bu seni ilgilendirmez." dedi. Gözleri kollarımın arasındaki kitaplardaydı. Rahatsız olarak ne olduğunu görmesini engellemek adına kolumu kapağın üzerine getirdim.

Birden yüzüne o çekici ciddiyeti yayıldı.

"Erik'i kurtarmak mı istiyorsun?"

Aniden sorulan bu isabetli soruyla afalladım. Hayır, tabi ki istemiyordum. Ne saçmalıyordu?

"Bu seni ilgilendirmez." dedim onun soğukluğuna bürünmeye çalışarak. Ama sesim deli gibi titremişti.  

Gözlerinin şiş, bakışlarının yorgun olduğunu yeni fark etmiştim.  Belki o da benim gibi uyumuyordu son günlerde. Ona sarılma isteğimi bastırmaya çalışırken bir an önce kata gelmek istiyordum. Asansör tamamen sessizleştiğinde bakışlarını üzerimde hissettim. Tüm gururundan arınmış, arsızca bana bakarken nasıl duracağımı bilemiyordum.  Rahatsızca kıpırdanıp gözlerimi yere diktim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Onu gerçekten çok özlemiştim. 

Kata geldiğimizde kapı açılır açılmaz çıkmaya yeltendim ama birden beni kolumdan tutup asansörün duvarına yasladı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kitaplar yeniden yerdeydi. Özlemle beni öperken bir eliyle en üst katın düğmesine bastı. Kapı kapanırken içimde yükselen aşkın aleviyle titriyordum. Baş başaydık. Ben parmaklarımı saçlarının arasından geçirirken onun kolları belime dolandı. Dudaklarını benden ayırıp alnını alnıma yasladığında nefes nefeseydik. Burnu burnuma değiyordu. Ona bu kadar yakın olmanın ne kadar güzel hissettirdiğini hatırlayınca tuhaf hissettim. Sanki ölen hücrelerim onunla beraber yeniden dirilmiş, solan duygularım birer birer yeşermişti.

"RoseMarie..." diye fısıldadı.  Nefesi bana değerken kanım bile bir farklı akıyordu. Cevap veremedim ve tüm dikkatimi ağzından dökülecek kelimelere verdim.

"Seni çok özledim."

Eliyle elmacık kemiğimi okşarken,

"Kafanı çok yoruyorsun." dedi.

"Ah Tanrım, ne kadar uykusuz ve üzgün görünüyorsun meleğim."

Bana meleğim diye hitap edişinin içimde uyandırdığı duygular o kadar güzeldi ki... Sadece ona odaklanmış, cevap vermeden sessizce duruyor ve daha çok konuşmasını bekliyordum.

"Kendini bana bırak." dedi. Gözlerimden dudaklarıma çevrilen bakışları sarhoş gibiydi.

"Seni başka biriyle düşünmeye dayanamıyorum."

O her şeyi itiraf ettikçe bir kuş olup uçacakmışım gibi hissediyordum. Ben onu özlerken onun da beni özlediğini, bensiz yapamadığını bilmek çok güzeldi.

Dudakları tekrar dudaklarımla buluştuğunda asansörün kapısı yemekhaneye açılmıştı. Tavandaki camdan içeri girip bize ulaşan gün ışıklarından rahatsız olan Adrian, tekrar aşağı inen düğmelerden birine bastı. Asansörün ilerlerken çıkardığı tuhaf ses ve bizim aşk dolu öpüşlerimizin yankısından başka hiçbir şey yoktu yanımızda. Vampir okulunda herkes uykudayken biz beraberdik. Dudaklarını yavaşça benden uzaklaştırırken ben ayrılmak istemiyor gibi üstüne gidince güldü ve sonra tüm bedenimi kollarının arasına alıp sımsıkı sarıldı. Ben de ona sarıldım ve ezberlemek ister gibi kokusunu iyice içime çektim.

Biz öyle sarmaş dolaş dururken asansör yeniden durdu. Burası yatakhane katıydı.

Adrian "Artık gidip biraz uyumalısın." deyince hayal kırıklığıyla suratımı astım. Yanağımdan öptü.

"Ama sana daha yeni kavuşmuştum." diye mırıldanınca güldü.

"Tamam, yarın yeniden beraberiz. Hadi git ve güzelce uyu. Rüyanda da beni gör."

"Barıştık, değil mi?"

"Evet, güzel vampirim. Barıştık." 

İçimde oluşan rahatlıkla kitapları aldıktan sonra onu son bir kez öptüm ve ayrıldık. Ben giderken gözleri hâlâ kitaplardaydı.

Yüzümde şapşal bir gülümsemeyle yatakhaneye geldiğimde kapının kilitli olduğunu gördüm. Angela o olaydan sonra kapıyı açık bırakmaya korkmuş olmalıydı. Çantamın ön gözünden anahtarımı çıkardım ve kapıyı sessizce açtığımda tahmin ettiğim gibi Angela, örtüyü başına çekmiş uyuyordu. Çantayı ve kitapları deri koltuğun üzerine bıraktıktan sonra üstümü değiştirip yatağa girdim. Yüzümdeki gülümseme hâlâ yerinde duruyordu. Bana dokunduğu, öptüğü, sarıldığı her saniyeyi tekrar düşündüm. Söylediği şeyleri, fısıldayışını hâlâ duyuyor gibiydim. Sonunda barışmıştık ve tek istediğim ondan ayrı kaldığım zamanların acısını çıkarmaktı. Bu yüzden ne kadar çabuk uyursam o kadar çabuk gece olur diye düşünerek gözlerimi kapattım.

***

Okulun bahçesi her zamankinden daha karanlık görünüyordu. Ay ışığıyla parlayan gölün biraz ilerisinde Adrian ve Angela'yı görünce hemen onların yanına doğru yürümeye başladım. Beni gördüklerinde yüzlerinde anlam veremediğim bir ifade oluştu. Ben gülümsediğimde korkuyla birbirlerine bakıp gerilemeye başladılar.

"Hey, neyiniz var çocuklar? Neden kaçıyorsunuz benden?" derken sesim kendime bile yabancı gelmişti. Gitmemeleri için elimi uzattığımda korkuyla irkildiler ve arkalarındaki göle düştüler. Koşarak yaklaştım. Olanlara anlam veremiyordum. Neler oluyordu? Onların düşüp suyun içinde kaybolmasıyla göl kana bulandı. Göldeki yansımamda içinde kötülük gezinen kıpkırmızı gözlerimi ve kanlı dişlerimi gördüğümde ani bir hareketle geri çekildim. Etrafıma baktığımda dehşete düşmüş gözlerini benden ayırmadan uzaklaşan vampirleri gördüm. 

"Ben kötü biri değilim, durun!" derken birine çarptım. Arkamı döndüğümde Erik'in benimkinden farksız, korkunç gözlerini gördüm. Gülümsedi ve,

"Merhaba Rosy." dedi.

"Bana geleceğini biliyordum."

Korkuyla uyandığımda kendimi yeniden yatakhane odasında buldum. Her şey bir rüyaydı! Yanımda mışıl mışıl uyuyan Angela'yı görür görmez rahat bir nefes aldım ve elimi hızla atan kalbimin üzerine koydum. Sakinleşmeye çalışırken, bir yandan rüyayı aklımdan silmeye çalışıyordum.

Siyah ve Mavi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin