Gecenin bir yarısında uyandığımda korkunç nöbetlerden bir tane daha yaşayacağımı hissettim.
Öyle de oldu.
Karnımın kasılmasıyla başlamış, ardından tüm vücudumu ele geçirmişti.
Yalnız olmak acımı daha da arttırıyordu ki Adrian'ın sesi bir anda zihnime doldu.
"Dayanabilirsin Rose, sen dünyanın en güçlü vampirisin."
Sesinden güç alsam da artık bir insan olmadığımı bilmenin pek de iyi hissettirmediği kesindi.
Dehşetle kıvranırken sesimin çıkmaması için dudağımı ısırıyordum.
Neyse ki bir kaç saniye geçmeden Adrian penceremde belirdi.
Endişeden pencereyi kırmasını önlemek için acıyla doğrulup kolu çevirdikten sonra tekrar yatağa yığıldım.
Hemen içeri atlayıp yatağımın yanına oturdu ve acıdan yumruk yaptığım elimi tuttu.
"Sakin olmalısın."
Sakin mi olmalıyım, neden söz ediyordu bu? Nasıl sakin olabilirdim ki?
"Artık dayanamıyorum Adrian. Bu çok daha uzun sürdü, canım çok yanıyor."
Sesim boğuk bir fısıltıyı andırıyordu.
"Hayır, sen ölmeyeceksin." Derken benden çok kendini avutuyor gibiydi.
Ölüm korkusu vücudumu sararken gözlerimden akıp, yanaklarımdan süzülen yaşlara engel olmaya çalıştım.
Adrian'ın yaşla dolmuş siyah gözlerine baktım.
Onu ilk kez bu kadar üzgün ve çaresiz görüyordum.
Hızlı bir el hareketiyle gözünü silerken Angela açık pencereden içeri girdi.
"Özür dilerim, pek hızlı koşamı...Oh tanrım! Berbat görünüyorsun Rose."
"Seni gördüğüme ben de sevindim dostum." Demeye çalıştım acı içinde kıvranırken.
Tam acı dayanılmaz bir boyuta ulaşmıştı ki Angela'nın elimi kavramasıyla biraz rahatladığımı hissettim.
Koluna bir ilaç gibi sarılmış, şifanın vücuduma akmasını hissetmeye çalışıyordum.
Kendimi biraz daha iyi hissettiğimde gözlerimi diktiğim Adrian bulanıklaştı ve karanlığa gömüldüm.
...
Göz kapaklarımı yavaşça araladığımda Adrian ve Angela hala yanı başımdaydılar.
Gülümseyerek onlara baktım.
"Siz hiç uyumaz mısınız?"
"Tabi ki uyuyoruz ama...Rose!"
Adrian'ın bağırışıyla yerimden sıçradım.
"Ne oldu?"
Cevap vermek yerine komidinin üzerindeki aynamı bana uzattı.
Heyecanla yatakta doğrulup aynadaki yansımama baktım.
"Aman tanrım!"
Kendimi gördüğümde adeta nefesim kesilecek gibi olmuştu.
Solgun kehribar gözlerimin yerini, cam gibi parlayan bir renk almıştı.
Kehribar renginin derinliklerindeki ateş kırmızısını görebiliyordum.
Ve bu bana Erik'i hatırlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...