"Hey, sevgilim ne yapıyorsun burada?"
Şaşkın bakışlarımı sinsice kıkırdayan Julia'ya çevirdim.
Adrian cevap vermeyince,
"O da tam gidiyordu." dedim gülümseyerek. Sakin görünmeye çalışıyordum ama sinirden gözüm seğiriyordu. Adrian'ın kendini içine düşürdüğü durum midemi bulandırıyor, artık onu tanıyamıyordum. Sanki sevdiğim insan gitmiş, yerine bambaşka biri gelmişti. Ona bakarken benden daha acınası olduğunu fark ettim ve yüzümün buruşmasına engel olamadan,
"İşinizi dışarıda halledin lütfen." dedim.
Adrian gözlerinde küçük bir pişmanlık ifadesiyle bana baktığında gözlerimi başka yöne çevirdim.
"Kim demiş gidiyorum diye?"
"Ben."
"Neden?"
"Defol git! Artık sana ihtiyacım yok. Aklımı kullanabiliyorum. Neyin ne olduğunu anladım."
Gerçek açık bir şekilde ortada olsa ben hâlâ durumu idrak etmekte zorlanıyor ve olanlara bir türlü inanmak istemiyordum.
"Duygularını kontrol edemiyorsun." dedi Adrian tekrar. Gözüme bir yabancı gibi geliyordu. Gözlerimde biriken yaşların düşmesine engel olmaya çalıştım.
"Duygularını kontrol edemeyen sensin. Şimdi defol git şuradan."
Ben dayanamayıp bağırınca Adrian bana son bir bakış attıktan sonra yanında bekleyen Julia'yı görmezden gelerek çekip gitti.
Onun ardından da Erik daldı odaya.
"Burada neler oluyor? "
Julia onu alıcı bakışlarla süzdükten sonra yatağına oturarak tırnaklarıyla oynamaya başladı. O sarı saçlarından tutup defalarca duvara çarpmak istiyordum.
"Hey, bir sakin olabilir miyiz? " dedi Erik kısık bir sesle aklımı okumuş gibi. Gerçi okumuş da olabilirdi. Julia'ya kötü bakışlar yollayarak,
"Dışarı çıkalım." dedi. Kendimi yataktan kaldırdım ve Erik'le birlikte dışarı çıktım.
"Elimi tut." diye mırıldanırken sesim titriyordu. Önce anlamamış gibi baksa da parmaklarını parmaklarıma geçirdi. Bir yere oturduk ve başımı omzuna yasladım. Farklı bedenlerdeki aynı kişi gibiydik. Sessizce oturmaktan başka bir şey gelmiyordu elimizden.
"Neden..." diye başladı söze Erik ama lafını kestim.
"Şşhh. Sus lütfen. Soru istemiyorum."
Tekrar sessizliğe gömüldük. Telefonumun bildirim ışığı yanıp sönüyordu. Kilidini açarak mesajlar kutuma dokundum.
Katrin: Haydi, partiyi kaçıracaksın!
"Nereye gelmeliyim?" diye cevapladım mesajını. Yanıtın gelmesi uzun sürmedi.
" D blok arkası."
D blok mu?
Öyle bir bina olduğunu bile fark etmemiştim. Başımı Erik'in omzundan ayırarak etrafa bakındım. D blok. Ağaçların arasında bir bina vardı. Küçük ve eski.
"D blokta ne var? " diye sordum. Erik omuz silkti.
"Nerden bilebilirim ki? Beni bu okula sürükleyen kişi sensin. Seni de Adrian. Kullanılmıyordur herhalde."
Başımı salladım. Yeniden sessizlik olmuştu.
"Teşekkürler." dedim sessizliği bozarak. "Ne için? " diye sordu umursamaz bir tavırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...