100 K olmuşuz. Bunun şerefine bir özel bölüm yayınlamak istedim. Kitabımı okuyan, oy veren ve özellikle yorumlarıyla bana destek olan kıymetli okuyucularıma teşekkür ediyorum. Maalesef sıralamalarda bir türlü yükselemiyoruz ama inşallah bir gün daha da büyüyecek, geniş bir okuyucu kitlesine sahip olacağız.
Bu bölüm Siyah içindir.
Mavi'ye de özel bölüm gelecektir.
Gece karanlığını alıp kasabayı terk ederken güneş de uçsuz bucaksız denizin üstünde kızıllaşmış, gökyüzünü farklı renklere buluyordu. Kuşlar günün ilk ışıklarına selam verir gibi sürü halinde cıvıldaşıyorlardı.
Denizin suyu usul usul kıyıya vurup çıplak ayaklarımı ıslatırken bir yağlı boya tablosunu andıran manzaraya bakarak gülümsedim. Bir süre daha orada oturduktan sonra yavaşça kalkıp ıslanmasın diye katladığım pantolonumu düzelttim ve eve doğru yola koyuldum. Erken kalkmayı seviyordum. Buraya gelmeyi, güneşin doğuşunu izledikten sonra yolun üzerindeki fırından ekmek almayı, sıcacık ekmeğin ucunu koparıp eve yürürken yemeyi...
Rutinimi bozmayarak fırına girdim ve üç tane ekmek aldıktan sonra yürümeye devam ettim. Yine ekmeğin ucunu yiyor ve hiç de aceleci olmayan bir şekilde adımlarken parmak arası terliklerimin çıkardığı sesleri dinliyordum. Tam da o sırada birini fark ettim. Vampir hızımla kafamı çevirdiğimde o da vampir hızıyla ağacın arkasına gizlendi. Sadece karaltıyı görebilmiştim. Bu saatte genelde kimse dışarıda olmazdı.
Özellikle de bir vampir.
Gece boyu uyanık kalan vampirler genelde bu saatte uyuyor olurlardı. Gizemli adamın beni izlediği düşüncesi tüylerimi ürpertmişti. Adımlarımı hızlandırarak eve girdim ve kapıyı kilitledim.
Evdekiler hâlâ uyuyordu. Mutfağa gidip güzel bir kahvaltı hazırladım. Bu erken saatte yapılan kahvaltılar çok hoşuma gidiyor, annemle yaptıklarımı hatırlatıyordu.
Sıktığım portakal sularına biraz da kan eklerken arkamda bir kıpırtı hissettim. Arkama dönüp korkuyla içime bir nefes çektiğimde Adrian'ın uykulu gözlerle bana bakarak gülümsediğini gördüm. Uykudan dolayı küçülmüş gözleri gülünce daha da kısılmış, resmen yok olmuştu.
"Günaydın prenses."
Aldığım nefesi rahatlıkla bırakıp gülümsedikten sonra "Sana da günaydın yakışıklı." diye karşılık verdim ve portakalları sıkmaya devam ettim.
Adrian arkama gelip yaramaz bir tavırla kollarını belime doladı ve insanın içini gıdıklayan bir ses tonuyla kulağıma fısıldadı.
"Neden bu kadar korktun bakalım?"
"Hiç." dediğimde canavar sesleri çıkararak boynumu yiyecekmiş gibi küçük küçük ısırmaya başladı.
"Yoksa seni yiyeceğim için mi?"
Adrian'a dönüp kollarımı boynuna doladım ve küçük bir çocuğun işlediği suçu yakalamak ister gibi gözlerinin içine baktım.
"Seni küçük canavar, sabah sabah yaramazlık mı istiyorsun?"
Üzgün bir ifade takındı.
"Ne yapayım içeride uyuyan iki küçük manyak vampir yüzünden hiç baş başa kalamıyoruz."
"Onlar senin çocukların." dedim gözlerimi devirdikten sonra. "İki küçük manyak vampir değil."
"Ama öyleler." dedi Adrian isyan eder gibi. "Bacağıma yapışıyor ve ben ağlayana kadar peşimi bırakmıyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...