Tahminen üç kısımdan oluşacak Mavi'nin özel bölümüne hoş geldiniz.
Keyifli okumalar dilerim.
Yıllar önce, Erik'in hikayesi...
Minik Erik, annesi mutfakta yemek yaparken güzel kızı bir anlığına da olsa görebilmek için odasının penceresinden sessizce karşı evi seyrediyordu. Uzun bir bekleyişin ardından nihayet perdenin aralandığını gördü. Sapsarı saçları, bir zümrüdü andıran yemyeşil gözleri ile işte oradaydı. Kasabanın en güzel kızı: Kayla. Fakat bugün bir şeyler farklıydı. Kayla direkt olarak kendisine bakıyordu. Kendisini fark etmiş miydi yoksa? Anlaşılan onu izlediği bunca zaman boyunca Kayla, küçük çocuğun orada olduğunu biliyordu. Erik heyecanlanmaya bile fırsat bulamamıştı çünkü kızın gözlerindeki korku dolu ifadeden bir şeylerin yanlış gittiğini çoktan anlamıştı.
Kız işaret parmağını yavaşça pembe dudaklarına götürdü ve "sus" işareti yaptı. Çocuk ilk başta bu davranışa bir anlam veremese de anlaması uzun sürmeyecekti. Telaşla perdeyi kapattıktan sonra aşağıdan gelen seslere dikkat kesildi. Birtakım konuşma sesleri ve annesinin acı çığlıklarını duydu. "Bırakın beni!" diyordu.
Erik sessizce kapıyı aralayıp merdivenlerden aşağı baktı.
Kötü bir adam annesini sıkıca tutmuş, yerlere saçılmış yemeklerin üzerinde ona eziyet ediyordu. Dehşete düşen Erik annesinin yanına koşmak, ona sarılmak istese de Kayla'nın hareketini hatırladığı anda bu fikrinden vazgeçti. Erik'in dudakları odadaki diğer kişiyi fark ettiğinde şaşkınlıkla aralandı. Bu babasıydı. O da tıpkı annesi gibi kötü adamlar tarafından tutuluyordu. Kırmızı gözleri ve vahşi bir hayvan gibi açılan ağzıyla gerçekten korkunç görünüyordu. Erik babasını pek göremiyordu fakat annesi babasının onu sevdiğini söyler ve her zaman onunla ilgili güzel hikayeler anlatırdı. Nadiren de olsa geldiğinde Erik şu an durduğu yerde durur, özlemle onu seyrederdi. Hatta bir keresinde sarılmışlardı fakat Erik babasının annesi kadar sıcak olmadığını, kollarını hızla geri çektiğini hatırlıyordu. Bir daha da yanına gidememişti. Oysa ne kadar çok isterdi ona bir daha sarılmayı. Babası hakkında kasabada uydurulan o kötü dedikoduların hiçbirini duymak istemiyordu. İkinci ırkta olanlar küçüklükten beri kendisine şeytan olarak anlatılıyordu fakat Erik babasının öyle olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyordu.
"Senin kocan bir şeytan!" dedi adamlardan biri. "Sen ise onu sevecek ve ondan bir de çocuk yapacak kadar zavallı bir kadınsın. Fakat merak etmeyin. Onu sizden ayırmayacağız. Sizinle gelecek." Sesini kısarak kadının üstüne eğildi ve "Ölecek." dedi vurgulamak istercesine.
Bunu duyan Erik içine korku dolu bir nefes çekerken güzel kadın güçlü bir çığlık attı.
"Ne olursa olsun çocukları öldüremezsiniz! Bu doğru değil! Ona dokunmayacaksınız!"
Alaycı bir ifade takınan adam "Kimin haberi olacak? Olsa bile itiraz etmeyeceklerine emin olabilirsin. Sessiz kalacak, hatta eve gittiklerinde gizlice bize teşekkür edecekler. Kimse sizi burada istemiyor. Minik şeytanınızı da umursamıyor."
"Hayır!" dedi. kadın çığlık atarak. Yıllar boyunca Erik'in uykularını kaçıracak, zihninde yankılanacak aynı şeyi tekrar edip duruyordu. "Yalvarırım. Oğluma dokunmayın."
"Yetim ve öksüz mü kalsın yani zavallı çocuk? Bu arada o kadar bahsettik, nerede bu minik şeytan?"
Adam başını yukarı doğru çevirdiğinde küçük Erik'in başını eğdiğini gördü fakat görmemiş gibi yaptı.
"İyi olduğunuzu, kötüleri ortalıktan kaldırdığınızı savunuyorsunuz. Fakat siz de öyle olacaksınız. Yakın zamanda o nefret ettiğiniz ikinci ırka karışacaksınız." dedi kadın adamın dikkatini dağıtmak istercesine.
Adam bu korkunç düşünce karşısında sinirlerine hakim olamayarak kadına sert bir yumruk geçirdi. Asıl sinirlendiği şey ise kadının dediği şeylerin doğruluk payıydı. İyi niyetle başladığı bu işte hırs ve nefret iyice gözlerini bürümüş, onu ırkçı bir katile çevirmişti. Çocukları bile öldürebilecek bir katile.
Ağzından kanlar süzülen kadın cesurca devam etti. "Gözlerinizde bunu görebiliyorum." Kocasını işaret etti. "Ona bir bakın. Hiçbir farkınız yok."
Afallayan adam öfkesini çıkarmak istercesine kadına vurmaya devam ettiğinde Erik artık bakamaz olmuş, korkuyla gözlerini yummuştu.
Kulağını sağır edecek kadar güçlü bir silah sesiyle gözlerini son kez açtığında annesinin kanlar içinde yerde yattığını gördü. Ölmüştü.
Erik'in mavi gözlerine yansıyan vahşet asla unutamayacağı türdendi. Biricik annesi ölmüştü. Ağlamak istiyordu fakat ses çıkarmaması gerekiyordu. Babasını da öldürdükten sonra onu aramaya geleceklerdi, biliyordu. Küçük de olsa akıllı bir çocuktu o. Yanaklarından süzülen yaşlar ve kalbine düşen kor gibi acıyla odasına döndü ve ne yapacağını düşünmeye başladı. Yatağının altına mı saklanmalıydı? Hayır, bulurlardı onu.
Perdeyi açtı. Sokak bomboştu ve kapıda bir adam dikiliyordu. Karşı eve baktığında Kayla'nın hâlâ orada olduğunu gördü. Oğlanı gören kız "gel, gel" hareketi yapmaya, elini sallamaya başladı. Olanların farkında olmalıydı. Erik "Nasıl?" der gibi kafasını salladığında Kayla daha abartılı hareketlerle sağını gösterdi. Diğer pencereyi mi işaret ediyordu? Minik çocuk aceleyle diğer pencereye yöneldi. Aşağıda bir adam duruyordu. Kayla'nın babası.
"Atla." dedi adam sessizce Erik'in gözlerine bakarak. Pencere alçak sayılmazdı. Özellikle de küçük bir çocuğa göre hiç de alçak değildi. İkinci silah sesini duyduğunda Erik başka bir çaresi olmadığını anladı. Birazdan onun için geleceklerdi. Kısa bir tereddütten sonra hızlıca komodinin üzerinde duran, annesiyle çekildiği resmi kapıp aşağı atladı. Adam onu yakalamıştı. Çocuğun minik bedenini hızla oldukça uzun ve bol deri paltosunun içine aldıktan sonra fermuarı kapattı. Sonra da her şey normalmiş gibi yürümeye devam etti. Erik hâlâ korkuyor, adamların onu yakalayacağını düşünüyordu fakat adam elindeki paketi, tutarmış gibi yaparak çocuğu gizleme ve destekleme amaçlı vücuduna yasladığında ilk kez güvende hissetti. Bu sıcak beden bir anlığına da olsa annesinin kanlı bedenini unutmasını sağlamış, ona huzur vermişti. Nihayet eve girdiklerinde adam kapıyı kilitledi ve Erik'i indirdi. Sonra da gözlerine bakarak "Artık korkma. Kimse sana zarar veremez." dedi sevgi dolu bir ses tonuyla.
Acı dolu mavi gözleri minnetle dolan Erik o an ağlamaya başladı. Adam onu sıkıca sararken Kayla sessizce onları seyrediyordu. Kader, Erik'in anne ve babasını çalarken onları sonsuza dek birleştirmişti.
Ah! Uzun süre sonra Siyah ve Mavi'ye yeni bölüm eklemek çok garip ama harika bir duygu. Bölüm kısa biliyorum fakat başta da dediğim gibi üç bölüme yaymak istedim. Yani bundan sonra okuyacağınız iki bölüm daha olacak. Bunu bir nevi müjde olarak kabul edebilirsiniz. Erik'in hikayesi buradan başlayıp tahmin edeceğiniz üzere kitabın sonuna kadar devam edecek.
Bu arada 200 bini çoktan geçtik. Bunun için teşekkür ederim. Aslında hem mutluyum hem üzgünüm. Çünkü hikayenin son kısımları ve başları benim için çok farklı. Zamanla adeta bir uçurum oluşmuş. O zamanları çocukken yazdığım için olsa gerek çok acemi geliyor. Sonradan geçmiş hikayeleriyle, anılarla anlam kazandırmaya çalışsam da yeterli oldu mu bilmiyorum. Sanırım kitabın baştan sonra düzenlenmeye alınması gerek fakat cesaretim yok. Her neyse çok uzattım. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizin görüşleriniz benim için çok kıymetli.
Arkadaşlarınızı da etiketler veya hikayeyi önerirseniz çok çok mutlu olurum. Daha da büyüyelim ve kocaman bir aile olalım istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...