29.Bölüm

8.5K 804 159
                                    


Adrian ve Angela taze kan tercih ederken Larry'le ben birer 0 negatif aldık.

"Zihninin gücüyle bir vampiri yere devirmen inanılmazdı."dedi Larry dudağındaki son kan damlasını yalarken.

"Ayrıca ateşi kontrol edebildiğini bilmiyordum."

"Benim için de süpriz oldu."diyerek boş ambalajı çöpe attım.

"Sen de havayı kontrol edebiliyordun değil mi?" dedim bana uzattığı peçeteyle ağzımı silerken.

Başını salladı.

"Evet."

Biz havadan sudan konuşurken, Adrian ve Angela yanımıza geldi.

Larry,

"Hey biraz gezintiye ne dersiniz?"diyerek kolunu Angela'nın omzuna atarak yürümeye başladı.

En yakın arkadaşımın yüzünde oluşan gülümseme gözümden kaçmamıştı.

Ondan gerçekten hoşlanıyordu. İkisinin yakıştığını düşündüm. Larry'e de şimdiden kanım ısınmıştı.

Ben de Adrian'a sarıldım ve onları yalnız bırakmak için bahçeye çıktık. Aslında bu daha çok bizim yalnız kalmamız için bir bahaneydi.

Nedenini bilmesem de dönüşmeye başladığım günden beri Adrian'ın duygularını hissedebiliyordum.

Aynı şey Angela için geçerli değildi.

Adrian biraz mutluydu, belki de biraz endişeli.

Ben sormadan açıkladı,

"Dün üzgün olman ve ağlamanın sebebini sorabilir miyim prenses?"

"Bunu...nereden biliyorsun?Ah tabi!Ne aptalım! Angela'nın gözlerinden gördün değil mi?"

"Hayır." diye sözümü kesti beni şaşırtarak.

"Angela'yla alakası bile yok. Bunu hissedebiliyorum. Yanına gelemeyip sen dışarı çıkana kadar beklemek çok zor oldu, söyle hadi neyin vardı?"

"Ah! Bu önemli değil. Yalnızca ailemi özledim. Asıl önemli olan dönüşümden beri ben de senin hislerini anlayabiliyorum. Hem de oldukça net olarak. Bu nasıl oluyor?"

Gülümsedi.

"Çünkü damarlarında benim kanım dolaşıyor Rose. Dönüşürken kanımı içtiğini hatırla. Aramızda bir bağ oluştu."

"Ayrıca birbirimiz için hissettiklerimiz de bu bağı güçlendiriyor."

"Buna işaretlenme ya da damgalanma diyebilir miyiz yani?"

"Evet benim küçük işaretli vampirim. Sana her zaman bağlı kalacağım."

Eğilip beni öpünce gülümsedim.

"Vampirler hakkında bildiğim çoğu şey doğru değilmiş. Onların hiçbir şey hissetmediğini sanırdım.

Üşümek, sıcaklamak, üzülmek ya da onun gibi şeyler işte. Hepsi var."

Saçımdan bir bukleyi arkaya attı.

"Aslında tam olarak yanlış değil. Vampirler iki gruptan oluşuyor. Biz birinci ırkız. İkinci ırktakiler ise senin tahmin ettiğin gibiler, üşümez, sıcaklamaz, nefes almazlar. Vücutlarında kan dolaşır fakat soğuktur. Duyguları da vardır ama yok denilebilecek derecede azdır."

"Bizden daha güçlüler değil mi?"diye sordum merakla.

Başıyla onayladı.

"Evet çünkü onlar saf vampir. Her zaman insan kanıyla beslenen vahşi, katil ataları var.

Biz ise onların insanlarla birleşiminden doğan ırkız. Bu yüzden içimizde insanlığın kırıntıları var. Merhamet, iyilik, sevgi ve ölüm."

"Onlar...Ölümsüz mü?"diye kekeledim.

"Evet maalesef yaşlanmıyor ya da bir hastalığa yakalanmıyorlar ama onları öldürebiliyoruz. Sadece fazladan güç lazım ya da güneş. Kısa süreliğine bir şey olmasa da güneş onlar için başlı başına ölüm kaynağı."

Tam da Erik'in ikinci ırktan olduğunu düşünmeye başlamıştım ki onu defalarca güneşte gördüğümü hatırladım.

Adrian düşüncelerimi anlamış olacak ki merakımı giderdi.

"O iki ırkın karışımı. Bu nadir bir durum. Irklar barış imzalasa da bu pek hoş karşılanan bir şey değil."

"Kalbi atmıyor olabilir ama içinde insanlıktan bir parça var değil mi?" diye sordum.

Ondan bahsetmemden pek hoşlanmışa benzemiyordu ama yine de bir kez daha merakımı giderdi.

"Evet insanlığın külleri tutuşabilir. Birine gerçekten ama gerçekten aşık olursa ya da birini öldürmek yerine merhamet ederse.

"Bu biraz zor." diyerek gülümsedim ciddi ortamı yumuşatmak için.

"Bence de. Kimsenin onu geri getirebileceğini düşünüyorum. Eğer öyle bir şey olursa onu kurtaran kişiyle aralarında çok güçlü bir damga oluşur."

"Bizimkinden de mi güçlü?"

Ellerimi ellerine kenetledim. Kısa bir süreliğine duraksasa da,

"Benim için hayır." dedi sonunda.

"Teknik olasılık umrumda bile değil."

Uzun bir sessizliğin ardından,

"Peki bizim insanlığımızı kaybetmemiz mümkün mü?" diye sordum.

Başını salladı.

"Umarım bu hiç olmaz."

"Seni gördüğümde kalbimin atmaması, hiçbir şey hissetmemek...bu kulağa korkunç geliyor. Kimsenin böyle olmasını istemezdim. Hatta Erik'in bile."

Son anda sesimin sertleşmesi nefretimin azalmadığını ele verdi.

"Onu bulmak istiyorsun değil mi?"

Kimden bahsettiğini biliyordum.

"Evet, onu öldürmek istiyorum."dedim.

"Şuan...nerededir sence?"

"Her sene yaptığı gibi sahilde birilerini avlıyor olmalı."

Mırıldandım.

"Bir gün avlanan kendisi olacak."

Siyah ve Mavi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin