Uzun bir bölümle karşınızdayım. İyi okumalar. <3
Ethan'ın eline taktığı lapaya vururken,
"İnsanlığını kaybetmiş veya kaybetmek üzere olan birini geri getirmek mümkün mü?" diye sordum.
"Sanmıyorum." diye yanıtlayınca,
"O zaman Michael ve Hannah efsanesine inanmıyorsun." diye devam ettim.
"Aslında inanıyorum ama yalnızca bir kısmına. Mesela şu bağ ve kurtarma olayı bana pek mantıklı gelmiyor. Gözümle görmeden inanmam. Neden sordun?"
"Hiç bana da saçma geliyor da fikrini merak ettim." diye yalan söyledim.
Bir anlığına kaçırdığım gözlerime şüpheyle baktıktan sonra,
"Tamam, bugünlük yeter. Gidebilirsin." dedi.
Giyinme odasına yöneldim. Oldukça terlemiştim. Çantamdan temiz kıyafetler çıkardıktan sonra üstümü değiştirdim ve salondan dışarı çıktım. Aslında dersler çoktan bitmişti ama az uyumaya alıştığımdan zamanımı kitap okuyarak, ateş büyüsü ve fiziksel güç üzerine çalışarak geçiriyordum. Gündüz uyanık olmak iyi geliyor, biraz olsun insan gibi hissetmemi sağlıyordu. Yüzüme vuran güneşle gözlerimi kıstım ve yerdeki gölgemi seyrederek ana binaya doğru yürümeye başladım. İçimde biri beni takip ediyormuş gibi tuhaf bir his vardı. Ani bir hareketle arkamı döndüğümde Adrian'ı gördüm.
Şüpheli gözlerle bana bakıyordu. Gülümsedim.
"Korkuttun beni."
"Bu saatte burada ne yapıyorsun?" dedi gülümsememi karşılıksız bırakarak.
Ellerimi belime koydum.
"Beni mi takip ediyorsun?"
"Soruma soruyla karşılık verme."
"Sen de sorgular gibi konuşma benimle."
"Tamam, kızma." dedi kolunu omzuma atarken.
"Gel içeride konuşalım. Kızarmışsın."
Yürürken parmak ucuyla burnuma dokundu.
İçeri girdiğimizde danışmanın yanındaki koltuğa oturduk.
Siyah gözleri soru sorar gibi bana bakıyordu. Saçlarımı kulağımın arkasına kıstırıp konuşmaya başlamak için boğazımı temizledim. Tam olarak ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Ders dışında da çalışıyorum."
Yüzümü okşarken,
"Peki neden bana söylemiyorsun?" diye sordu sakince.
Cevap vermek yerine yere bakmaya başladım.
"Ethan da oradaydı değil mi?" Yüzümü okşayan eli bir yumruk halini alırken gözü seğirmeye başladı.
"Sadece çalışıyoruz." diye çıkıştım ayağa kalkarak.
"Rose!" dedi kolumdan tutup beni oturtarak.
"Şuanda sinirlenmesi gereken benim. Suç bastırmaya çalışma."
"Bana güvenmiyor musun?" dedim gözlerine bakarken.
"Hâlâ aynı şeyi yapıyorsun!" diye bağırdı bir anda.
Ben geriye doğru sinerken siyah gözleri üstüme sabitlendi.
"Güveniyorum ama bu kadar rahat bir vampir değilim, anlamıyor musun? O adamla daha önce olanları düşünmedin mi hiç?"
"İçki-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...