Gözlerinin etrafımı kaplayan siyah tonlarındaki makyaj kötülükle parlayan mavi gözlerini daha da ortaya çıkarmıştı. Tombul sayılabilecek yuvarlak yüzünde en dikkat çekici kısım olan hafif açılmış dudakları davetkar bir görüntü sergiliyordu. Koyu renk kaşlarına bakıldığında yapay olduğu açık bir şekilde belli olan sarı saçlarında bilerek verilmiş gibi duran dağınık bir hava vardı. Mavi gözleriyle beni kısaca süzdükten sonra alaycı bir sesle,
"Salak olduğun kadar da dikkatsizsin." dedi.
Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Bu düşmanlığı hak edecek ne yapmıştım ki? Ben donup kalmışken o devam etti.
"Sana söylüyorum küçük kız, buranın sahibi benim. Tüm dikkatler benim üzerimde. Oysa sen..." hakkımda güzel bir gerçeği kabul etmek zor gelmiş olsa gerek kısa bir süre tereddüt etti.
"Gelir gelmez herkesin ilgisini çektin. Şimdi dikkat çekmeyi kes ve radarın altında kal!"
Gerçekten derdi bu muydu yani?
Pekala öyle olsun, şimdi kendine gel Rose!
Bu kızın karşımda dikilerek aptal sözlerle beni korkutabileceğini düşünmesine izin veremezdim. Şaşkınlığımdan sıyrılarak savaş bayraklarımı kaldırdım.
"Buranın sürtüğü demek istedin herhalde!"
Duyduğu kelimeleri hazmedememiş gibi birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra elini kaldırdı ve dişlerini çıkararak tısladı. Müthiş bir hızla elini savurdum. Herhalde beni kolayca tehdit edebileceğini sanıyordu.
Giyim kuşamı ve yüzünün ifadesi zengin ve kendini beğenmiş biriyim, diye bağırıyordu. Bu okulda ona karşı çıkan ilk kişi olmalıydım çünkü alışık olmadığı bir durumla karşı karşıyaymış gibi şaşkınlık ve belki de biraz hayal kırıklığı içerisindeydi. Kolayca sindirilebilen biri olmadığımı anlamasını ve bunu o küçük beynine kazımasını istiyordum.
Ben dalga geçer gibi gülümseyince daha da sinirlendi ve elini kaldırarak tek bir el hareketiyle saçlarımı önüme savurdu.
Rüzgar büyüsü mü?
"Bu okulda rahat rahat büyü yapmak yasak sanıyordum ama madem kuralları çiğniyorsun istersen saçlarını yakabilirim, ne dersin? Süpürge gibi olduğu için kolay tutuşacaktır." dedim saçlarımı metanetle düzelttikten sonra. Sesimin olabildiğince sakin ve belki de biraz psikopat bir tonda çıkmasına dikkat etmiştim.
Tehditkar bir şekilde gülümseyerek elimi havaya kaldırmamla yüzünü büyük bir korku ifadesi kapladı ve güçlü bir çığlık attı. Üzerine yürümeye başladım.
Geriledi ve yalvarırcasına "Tamam, indir şu elini." dedi.
Zeki olsaydı büyü kullanmadan önce benim güçlerimi göz önünde bulundurur ve ona göre hareket ederdi ama anlaşılan anlık hırsıyla hareket ediyor ve aklınca beni korkutmaya çalışıyordu. Karşı hamle yapacağımı tahmin etmemiş olması da diğer bir ihtimaldi.
"Dikkat çekmek için bir çaba göstermiyorum. Buna ihtiyacım olduğunu da sanmıyorum. Prenses koltuğun elinden alınıyorsa kıçını biraz daha gösterebilirsin belki işe yarar aksi halde ağlamaya devam edebilirsin." Konuşurken gözümle altındaki etek olduğuna bin şahit isteyen mini eteği işaret ettim.
Afallamıştı.
Büyük bir hışımla yanımdan çekti gitti ve ben de gülümseyerek beslenme odasına girdim.
..
Sınıf lisede olduğundan farklı olarak daha iç açıcı görünüyordu. Işıklandırma sayesinde içerisi fazlasıyla aydınlık, sıralar birbirinden uzak ve genişti. Duvarda ilgi çekici tablolar ve daha önce görmediğim haritalar vardı. Vampirlerin gizlediği bu okulu göz önünde bulundurursak insanların habersiz oldukları daha birçok sır ve gizem olmalıydı. Zorunlu olarak gelmiş olsam da bu okul hakkında her şey beklentimin üstünde bir yol takip ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...