Büyük bir baş ağrısıyla uyandığımda kendi yumuşacık yatağımdaydım.
Her şey o kadar normal görünüyordu ki dün yaşadıklarım rüya mıydı, diye düşünmemek elde değildi.
Gözlerim ister istemez kolumdaki kesik izine kayınca içimin ürperdiğini hissettim.
Yaşıyor muydum?
Evet, yaşıyor, nefes alıyordum. Ve bir gün buna şaşırıyor olacağım hiç aklıma gelmezdi.
Yavaşça yatakta doğrulduktan sonra ayaklarımı aşağı doğru sarkıtıp iki elimi yatağa dayadım.
Ayağımın altından bir şey bana sürtünerek fırlayınca ilk başta korksam da bunun Oscar olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Her zamanki gibi yatağımın altına yatmış olmalıydı.
Buna alışmış olsam da yine de her sabah korkuyordum.
Başımda çalan alarmı susturup gözlerimi ovuşturarak banyoya girdikten sonra defalarca yüzümü yıkadım.
Bilinç altım yavaş yavaş uyanmaya başlayınca yaşadıklarım gözümün önünde canlanmış ve bir kendimden tiskinmiştim.
Evet, ben kan içmistim!
Bu gerçek fena halde midemi bulandırıyordu.
Dış fırçama büyük bir miktarda macun sürdüm ve uzun süre fırçaladım.
Tadını hissetmesem de sanki hala manevi olarak ağzımın içindeydi.
Dönüşmeye başlamış olmalıydım ve beni uzun bir süreç bekliyordu.
Belki de sonu ölümle bitecek bir süreç...
Kendime dikkatle baksam da pek bir değişiklik göremedim.
Sadece yüzüm biraz solgunlaşmış, gözlerimin altında mor halkalar oluşmuştu.
O da dünün yorgunluğu yüzünden olmalıydı.
Şuan tam olarak insan olmadığımı hatırlayınca çığlık atarak koşmak, bağırmak istedim.
Bir dakika, sen zaten önceden de insan değildin Rose!
Sen bir melezdin!
Yine de melez olduğumu kimse anlamadan dönüşmeye başladığıma seviniyordum.
Saçlarımın kahverengi buklelerini yukarıda birleştirmek için topladım ama boynumdaki kırmızı izler bunun bir çılgınlık olduğunu söyleyince bırakmanın daha iyi bir fikir olacağını düşünerek saçlarımı omuzlarımın üzerinden saldım.
Ardından kolumu da kapatacak uzun kollu bir bluz giydikten sonra siyah pantolonumu da altıma geçirdim ve yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirerek aşağıya indim.
Kahvaltı harika görünüyordu.
Kaç gündür doğru dürüst sofraya oturmadığımı, ayrıca annemi çok ihmal ettiğimi düşününce bir şeyler yemenin iyi geleceğini düşünüp,
"Günaydın anne." diyerek masaya oturdum.
Şaşkınlıkla bana baktı.
"Kahvaltıya kalıyor musun? Tabağını hazırlasam da yemeyeceğini düşünmüştüm."
Önceden hep birlikte kahvaltı etmemize rağmen artık şaşırır olmuştu.
Suçluluk duygusuyla gözlerimi kaçırdım.
Ben portakal suyumu içerken endişeyle beni süzüyordu.
Ellerini tezgaha dayayarak arkada birleştirip,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah ve Mavi (Tamamlandı)
VampireÖlümsüzlük uğruna öldüren bir katilin yeni avına karşı bir şeyler hissetmeye başlaması onu istediğini elde etmekten alıkoyabilir mi? Bir avuç güvendiği insandan başka kimsesi olmayan Rose, aslında kim olduğunu bile bilmediğini öğreniyor ve ölmekle...