ruh eşi olsak

3.5K 529 538
                                    

Herkes yeni gelen arkadaşlarını selamladı. Öğretmenleri Changbin'e, Minho'nun yanındaki boş sıraya geçmesini söyledi.

Bunun üzerine Changbin bakışlarını Minho'nun üzerine dikip yanındaki sıraya oturdu. Minho da aynı şekilde Changbin'e bakıyordu.

İkili bir zaman sonra en yakın arkadaş olacaklarından habersiz birbirlerine dik dik bakıyordu.

"Buraya yeni taşındık, çok arkadaşım yok umarım iyi anlaşırız, sınıfın popüler çocuğu gibi görünüyorsun neden tek oturuyorsun, yoksa okulun yalnız havalı çocuğu mu olmaya çalışıyorsun" diye sordu.

Minho Changbin'in söylediklerine güldü. Bu çocuk gerçekten komikti.

"Hayır sınıfın farkında bile olmadığı yalnız ineğiyim, tahmin konusunda başarısızsın" dedi kaşını kaldırarak.

"Nasıl olur, ne kadar yakışıklısın eminim kızlar arasında çok popülersindir" dedi şaşırarak.

"Bilmem aslında pek umrumda değil" dedi.

"Yoksa sevgilin mi var" diye sordu Changbin büyük bir merakla.

Sevgili diye düşündü Minho. Yani Jisung'la çok yakın olsalar da sevgili olup olmadıklarını bilmiyordu. Zaten bunları konuşmak için Jisung daha çok küçüktü.

"Sevgilim değil ama çok sevdiğim birisi var diyebiliriz" dedi.

"Anladım bence biz çok iyi anlaşacağız ilk geldiğimde burnu havada bir budala olduğunu düşündüm ama yanıldım" dedi.

"Budala mı? Sensin budala bücürük" diye yalandan kızdı gülerek.

Changbin de onun tepkisine güldü. Minho gerçekten sade ve samimi bir insandı, ilk onunla tanıştığı için mutlu oldu. Hem zaten Changbin insanlarla çok kolay arkadaş olurdu böylece Minho'yu da bir sürü insanla arkadaş yapabilirdi.

Umrunda değilmiş gibi davransa da yalnız olmaktan üzülüyor gibi görünüyordu.

Jisung'un sınıfında da öğretmen çocukların birbiriyle tanışması için oyunlar oynatmış şimdi ise serbest zaman vererek kaynaşmalarına izin vermişti.

Jisung sıra arkadaşını çok sevmişti. Sarı saçlı, çilli güzel yüzlü çocuğun adının Felix olduğunu öğrenmişti.

Adını duyunca şaşkınlıkla bir sürü sormuştu. Buralı mısın, nereden geldin, ne zaman geldin diye aklına gelen bütün soruları sıralamıştı.

Felix ise Jisung'a gülerek Avustralya'dan geldiğini, Korecesinin çok iyi olmadığını anlaşabilmeleri için yavaş konuşmasını rica etmişti.

Jisung düşüncesizlik ettiğini düşünerek onun anlayabilmesi için yavaş yavaş konuşmuştu.

Şimdi serbest zamanda birbirlerinden ayrılmadan diğer sınıf arkadaşlarıyla tanışmaya başlamışlardı. Herkes Jisung'un küçük göründüğünü söylüyordu.

Jisung da harfleri öğrendiğini için okula erken başladığını anlatmıştı onlara. Herkes Jisung'un çok havalı olduğunu düşünerek onunla arkadaş olmak istiyordu.

Bir kişi hariç, siyah saçlı, uzun boylu, dış görünüşüyle prensleri andıran Hyunjin Jisung'tan pek hoşlanmamıştı. İnsanlara hava attığını düşünüyordu.

Hyunjin'in arkadaşı Seungmin ise Jisung ve Felix ile çok iyi anlaşmıştı. Arka arkaya oturduklarını öğrenince Felix çok mutlu olmuş, ve vücudunun dalgalandırarak dans etmeye başlamıştı.

Onun bu halini gören Seungmin ve Jisung gülüp, merakla ne yaptığını sordular.

Felix ise dünyanın en normal şeyi gibi omuzlarını silkerek mutluluk dansı yaptığını söyledi.

dandelions, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin