Minho son kez derin bir nefes alıp verdi, hala cesareti yoktu ama konuşmak zorundaydılar. Doktorun söyledikleri bir ses kaydı gibi sürekli kafasının içinde yankılanıyor, kalbi paramparça oluyordu.
Yüzde kırk çok düşük bir ihtimaldi ve Minho bunu asla göze alamazdı eğer Jisung'u kaybederse diye düşünmek bile istemiyordu.
Ona tekrar kavuşabilme şansı olan durumda bile harabeye dönmüştü, sonsuza kadar kaybetmesi gibi bir durum söz konusu olursa bir daha asla hayata dönemezdi.
Gözlerini sımsıkı yumup yutkundu, son kez boğazını temizleyip, kendisine bakan Jisung'a çevirdi bakışlarını.
"Doktorun söyledikleri" diyip duraksadı ağladı ağlayacaktı ve bu şekilde konuşmak çok zordu.
Jisung da kafasını sallayıp devam etmesi için cesaret vermeye çalıştı.
"Ben... Ben seni kaybetmeyi göze alamam, bebekten vazgeçelim" dedi söylerken bile kahrolmuştu, o da bebeğini çok seviyordu, onun için ne kadar heyecanlanmıştı ama bu şekilde olmasını hiç hayal etmemişti.
"Minho bunu nasıl dersin, o ikimizin bebeği nasıl kıyarız ona" dedi hayal kırıklığınından yerle bir olmuştu neredeyse.
Minho'nun bebeklerinden bu kadar kolay vazgeçmiş olmasını kabul edemiyordu kalbi.
"Jisung biliyorum hatta ne kadar mutlu olduğumu, onun için ne kadar heyecanlandığımı sen de gördün ama yüzde kırk çok düşük bir ihtimal ben bunu göze alamam" diyip gözlerini kaçırdı ondan.
Jisung'un gözlerindeki ifadeye ilk kez şahit oluyordu, Jisung daha önce hiç kendisine bu şekilde bakmamıştı. Gözlerindeki ışıltılar yok olmuştu, o yüzden bakamıyordu ona.
"Hayır, Minho bunları söylemedin" dedi Jisung gözleri iyi dolup taşarken, kafasını olumsuz anlamda sallıyordu inanmak istemiyordu.
"Söyledim Jisung, yapamam sensiz yaşayamam istemiyorum bebeği" dedi sesi biraz yükselmişti kaybetme korkusunu iliklerine kadar hissedip ürperdiği için.
"Bebeği mi, bebeğimiz bile demiyorsun bu kadar kolay mı vazgeçiyorsun ondan" diye sordu o kadar üzüldü ki Minho'nun söylediklerine kalbinde deprem olmuş gibi hissetti.
"Şu an çok hayal kırıklığına uğradım" diyip akan gözyaşlarını sildi kazağının koluna, kalkıp gideceği sıra Minho yakaladı bileğinden.
"Jisung lütfen mantıklı olanı seç" dedi ayağa kalkıp gözlerlerinin içine bakıp adeta yalvarıyordu.
"Mantıklı olan mı" diye sordu alay ederek ardından güldü acı acı.
Minho'ya göre mantıklı olan bebeklerinin katili olmak mıydı yani, hayal kırıklığından bayılacaktı neredeyse, bacaklarındaki tüm güç çekildi.
"Biraz yalnız kalmak istiyorum" diyip bileğini kavrayan elden ayrı koyup, arkasına bile bakmadan terk etti salonu, yatak odasına geçip yatağa attı kendini.
Bir müddet ağladı acısını dindirmek için ama kendini çok kötü hissediyordu. Bebeği için güçlü kalmak için sildi yaşlarını ve elini ultrason aletinin onu bulduğu yere koyup hafifçe okşadı.
"Selam bezelye tanesi nasılsın" diye sordu sesi titrerken. Bir cevap bekler gibi duraksadı ve ardından konuşmaya devam etti.
"Ben hem çok şaşkın hem de çok mutluyum" diye karşılık verdi bebeğine.
"Neden mi? Çünkü bu dünyada en çok istediğim şey babandan çocuk sahibi olmaktı" diye devam etti göz yaşları hala akmaya devam ediyordu.
"O çocukları çok seviyor hatta bir ablan var şu an baban onu o kadar çok seviyor ki görmen lazım" diyip tebessüm etti, Hanni ve Minho'nun hallerini aklına getirip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Fanfiction...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.