Jisung gözlerini açtığında ilk olarak Minho'nun gözleriyle karşılaştı. Yan yatmış başını koluna yaslayıp boşta kalan eliyle usulca saçlarını okşarken kendisini izliyordu parıl parıl gözleriyle.
Jisung'un da uyandığını fark edince hemen gülümsedi ona.
"Günaydın sevgilim" diyip bir öpücük kondurdu dudağına.
"Günaydın sevgilim" dedi hemen ardından o da yan dönüp kollarını ona sarıp çenesini göğsüne yasladı gözlerini daha çok seyretmek için.
"Minho" dedi usulca sesi bir fısıltı kadar kısıktı.
"Hım" dedi Minho da hiç vakit kaybetmeden.
"Minho, Minho, Minho" diye sayıkladı her seferinden sesinin tınısı biraz daha yükselirken, Minho'nun gülerek hım deyişlerini göz ardı ediyordu.
"Ne oldu Ji'm" dedi Minho gülümsemesi daha da büyürken.
"Hiç, hiç bir şey olmadı, adını söylemeyi seviyorum sadece" dedi masumca gülümseyip omuzlarını silkerken..
"Sadece adımı söylemeyi mi seviyorsun yani" dedi küser gibi yapıp arkasını dönerken.
Jisung da hemen ona sokulup, başını koluna yaslayıp beline sarıldı, canla başla ağaca yapışmış koalaları andırıyordu bu hali. Minho da gülüyordu onun kendisine yapışmasına.
"Hayır sana dair her şeyi seviyorum, seni çok seviyorum" dedi onu ikna etmek için daha da sıkı sarılıyordu.
"Ben de seni çok seviyorum" diyip dönerek onu kolları arasına alıp yüzünde neresi denk geliyorsa öptü rastgele. Jisung neşeyle kıkırdayarak karşılık veriyordu ona, daha güzel bir sabah olamazdı.
Biraz daha yatakta uzandılar birbirlerinden ayrı kalmak istemedikleri için. Dünyanın en güzel şeyi birbirlerine sarılmaktı sonuçta.
"Minho biliyor musun" diyip süregelen sessizliği böldü Jisung.
"Neyi" diye sordu Minho da hemen bakışlarını onun gözlerine çevirip.
"Senin yanındayken yaşadığımı hissediyorum, Malezya'dayken canım hiç konuşmak istemiyordu, sadece bir şeyler sorulduğunda cevap veriyordum ya da çok kısa cümleler kuruyordum. Bir noktadan sonra konuşmayı sevmediğimi sanmaya başladım ama sana şu dolabı bile saatlerce anlatmak istiyorum" dedi göğsüne iyice sığınıp.
"Anlat öyleyse hiç sıkılmadan saatlerce dinlerim hatta her şeyi anlattığından emin olmak için her detayını sorarım" diyip alnına bir öpücük bıraktı usulca. Jisung da tebessüm etti ona
"Peki sen biliyor musun" diye sordu bu sefer Minho.
"Neyi" dedi heyecanla.
"Sen yokken çektiğim fotoğraflar hep siyah beyaz görünüyordu gözüme, senin yanındayken dünya daha aydınlık, renkler daha parlak sanki" diyip burnunu boynuna yaslayıp kokusunu içine çekti.
"Neden böylesin" diye sızlandı Jisung.
"Nasılmışım ki" derken omuzlarını silkti.
"Fazla mükemmel" dedi hayran bakışları arasında.
"Sen kendini benim gözlerimden görsen beni fazlasıyla yetersiz bulurdun emin ol" deyip ellerini elleri arasına alıp sırasıyla öpüyordu oyun oynar gibi.
"Acıktın mı" diye sordu uyanalı epey olmuştu.
"Birazcık" diyip parmaklarıyla biraz işareti yaptı sevimlice.
"O zaman bu güzel bebeğe çok güzel bir kahvaltı hazırlamalıyım" dedi gururla ve kalkıp bedenini esnetti.
"Yardım edeceğim" diyip o da kalkmak için bir hamle yaptı ama hissettiği acıyla gözlerini sımsıkı yumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Фанфик...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.