Minho Jisung'a sokak lambasının altında içini döktükten sonra oradan ayrılmıştı. Jisung bir ümit arkasına bakar mı diye bekledi ama Minho arkasına dönmek konusunda tereddüt bile yaşamadan çekip gitmişti.
Şimdi yapayalnız kalmıştı ıssız ve sessiz sokakta, etrafa baktı bomboş gözlerle. Ağlamaktan içi çıkmıştı ama hala ağlamak istiyordu. Ama gözpınarları ona isyan etmişti. Artık yaş kalmamıştı onlarda da, gözleri batıyordu kuruluktan.
Ağır ağır ilerleyip bir taksi çevirdi otele dönmek için. Binip ilerlemeye başladığında telefonu çaldı, kimseyle konuşmak istemiyordu canı. Bakmadı bu yüzden.
Ama telefonu ısrarla çalmaya devam ediyordu. Sinirle eline aldı, çağrıyı reddetmek için ama merakına yenik düşüp kimin aradığını baktı.
Minho sergiyi terk ettikten sonra Hyunjin ve Jeongin kurtarmıştı günü. Açılışı yapıp gelen misafirlerle tek tek ilgilenmişlerdi.
Seonghwa bir süre sonra sergiden ayrılmıştı. Görüşmesi gereken bir kaç yatırımcı olduğunu söyleyip. Jisung'u da arkadaşlarıyla hasret gidermesi için orada bırakmıştı.
Jisung ise özlem giderip konuşacak havaya sahip değildi, Minho'nun terk edişinden sonra. Diğerleri de onu zorlamadı.
Changbin ve Chan Minho'yu aramak için ayrılmıştı yanlarından. Felix de Jisung'dan telefon numarasını almıştı daha sonra haberleşmek için.
Ve şimdi o arıyordu. Derin bir nefes verip telefonu açtı.
"Efendim" dedi sesi çok yorgun çıkıyordu.
"Jisung sana atacağım konuma gel" diyip kapattı Felix de telefonu.
Bir kaç saniye sonra da kendisine bir konum göndermişti. Jisung telefonundaki konumu tarif etti taksiciye.
Kısa süren bir yolculuktan sonra gelmişti söylediği yere. İki katlı müstakil bir evdi. Geniş bir bahçesi ve güzel aydınlatmaları vardı. Kapıya gelip zili çaldı. Çok beklemeden Felix kapıyı açtı.
"Hoşgeldin" diye mırıldandı kısık bir sesle.
Jisung da aynı şekilde cevap verdi ona.
"Diğerleri yok, Changbin de bugün gelmez muhtemelen, Minho hyungun yanındadır rahat ol lütfen" diye açıklama yaptı Jisung'a.
Jisung da başını sallayıp, onunla birlikte salona ilerledi.
"Ne içersin" diye sordu Felix her zamanki nezaketiyle.
"Hiçbir şey, teşekkür ederim."
"Olmaz ilk defa evime geldin, en azından bir kahve yapayım" diye ısrar etti Felix.
Jisung'un ise sabrı taşmak üzereydi. Neden Felix hala kendisine iyi davranıyordu. Minho'yu mahvetmişti, diğerleri olayı öğrendikten sonra Jisung'a tavır almışlardı.
Ama Felix sanki hiçbir şey olmamış gibi tebessüm ediyor, sanki her şey çok normal ilerliyormuş gibi kahve içmesi konusunda ısrar ediyordu. O neden diğerleri gibi olmuyordu, Jisung'un hakettiği muamele oydu, bağırıp çağırması gerekiyordu.
"Yapma" dedi dişlerini sıkıp, içindeki öfkeyi kontrol etmeye çalışıyordu.
"Tamam, çay yapayım öyleyse" dedi sakince.
"Yeter, bana iyi davranıp durma, kendini bunun için zorlama" diye bağırdı Felix'e.
"Jisung, acı çekiyorsun farkındayım, bu öfken bana değil kendine bunu da biliyorum, seni anlıyorum ve dostun olarak yanında olmak istiyorum" dedi Felix, sonrasında hiç beklemeden sımsıkı sarıldı Jisung'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Fanfic...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.