Minho kendine gülümseyerek bakan güzel yüzlü küçüğüne karşı koyamadan gülümserken buldu kendini, nedeni yoktu sadece Jisung gülümsüyor diyeydi. Yoksa kafası çorba gibiydi.
Kolları arasındaki bedeni daha sıkı sardı, gerçekliğine emin olmak istercesine. Hayal değildi, sonunda hasretinden deli olduğu kişi yanındaydı. Ne yazık ki mecazi bir delilik değildi bu.
"Günaydın" dedi Jisung tebessüm ederek.
"Günaydın" diye karşılık verdi Minho da, kafası hala karışıktı bu durum sesine de yansımıştı.
"Nasıl oldu bu" diye mırıldandı kendi kendine.
Uzun süren bir sessizlik oluştu aralarında, bunu bölen ise Jisung oldu.
"Beni gerçekten affedebilir misin" diye sordu çekinerek.
"Her şeyi anlat, en başından hiçbir şey atlamadan" diyip göz hizasına kaydı Jisung'un.
O da usulca kafasını salladı, her şeyi anlatacaktı. Umuyordu ki Minho onu tamamen affedecekti.
"O gün sokak lambasının altında verdiğin hiçbir sözü tutmadın demiştin ya, aslında birisi hariç tutamadım evet, çok özür dilerim. Ama yemin ederim ki ben senden başka kimseyi sevmedim, her zaman kalbimde sen varsın" dedi yumuşacık sesiyle.
"Neden yaptın o zaman bunu" diye sordu Minho da. Suçlamak veya kızmak için değildi bu sorusu anlamaya çalışıyordu sadece.
Jisung da en başından başlayıp her şeyi anlatmaya başladı.
"Malezya'ya ilk gittiğim zaman Seonghwa hyungun kardeşiyle tanıştım, bana evlatlık alınan daha doğrusu onun deyişiyle satın alınan çocuklarla alakalı hep kötü sonla biten olaylar anlattı" dedi gözleri dolarken.
"Eğer beni alan ailenin istediği gibi bir çocuk olmazsam sokağa atılacağımı söyledi. Ben bilmiyorum çok korktum Minho. Orada yanımda sen yoktun, ne yapardım bilmiyordum. Kyungik de kimsesizdi. Bana aile tarafından istenen bir çocuk nasıl olmalı hep anlattı ben de onun dediklerini yapmaya çalıştım" dedi hıçkırıklarına engel olmaya çalışıyorken.
Minho da onun saçlarını okşuyordu yavaş yavaş.
"Ona inandım, tabi büyüdükçe böyle bir şey olmayacağını anladım ama çoktan onun kuklası olmuştum farkında bile değildim" derken burnunu çekti usulca.
"Şşş geçti, ben yanındayım artık" dedi onu sakinleştirmek için yaşla kaplı yanaklarını okşadı eliyle.
"Beni evlat edinen aile, teyzem ve kocasıymış. Bana bunu sonra söylediler. Bana her zaman çok iyi davrandılar, sanki gerçek çocuklarıymışım gibi sevdiler. Ben hiçbir şey istemesem de her şeyi bana sunmaya çalışıyorlardı"
derin bir nefes alıp devam etti. Minho ise tüm dikkatiyle dinliyordu onu."Ama eniştemin işleri kötüye gitmeye başladı, yakın bir arkadaşıyla iş yapmaya başlamıştı ama dolandırıldı arkadaşı arkasında büyük bir borçla kaçtı. Buna rağmen bana hiçbir zaman bu durumu yansıtmamaya çalıştılar ama her şeyin farkındaydım. Onlara karşı kendimi borçlu hissediyordum. Bir şey yapmalıyım diye düşündüm. Önce işe girip çalıştım onlara yardımcı olmak için ama borç hayal bile edemeyeceğimiz kadar büyüktü" derken eliyle Minho'nun göğsüne kıvrıldı orada daha güvende hissediyordu kendini. Minho da hiç itiraz etmedi.
"Sonra Kyungik bana gelip Seonghwa'yla nişanlanırsam onun teyzemlere yardım edebileceğini söyledi. İlk duyduğumda reddettim, seni hala deliler gibi severken bunu yapamazdım, hem senin hala beni beklediğini hissedebiliyordum çünkü ben de seni bekliyordum" diyip sımsıkı yumdu gözlerini. Minho'nun kalp atışlarını dinlemeyi çok özlediğini fark etti o an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Fanfiction...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.