Minho ara sıra ev olarak kullandığı garajdan bozma sergi salonun ortasındaki deri koltukta uyuyordu.
Battaniyesine sarılmış neredeyse iki büklüm olmuştu koca bedeni. Tabi uykularının katili Changbin belirmişti yine kapısında.
Hırsla vurduğu demir kapıdan oldukça yüksek bir ses çıkmasını neden oluyordu. Tek gözünü zar zor açmış yattığı yerden güçlükle doğrulmuştu.
Uzun saçları uykusunda bolca dağılmıştı parmaklarıyla geriye doğru tarayıp ayaklarını sürüye sürüye alacaklı gibi kapısına dayanan Changbin'e kapıyı açtı ve yüzüne bile bakmadan kendini geri kanepeye attı.
"Sana da günaydın bak ben de ne var" diye elindeki kağıtları salladı Changbin.
Minho duyduklarıyla hemen yerinden fırlayıp salladığı kağıtları ondan alıp sıralanmış isimler arasında büyük bir dikkat ve heyecanla parmağını gezdirdi. Sonuç yine hüsrandı elbette, bu zamana kadar hep böyleydi ama buna alışmak istemiyordu, her defasında aynı heyecanla arıyordu görmeyi beklediği ismi.
Kağıt parçalarını buruşturup yanındaki varilin içine attı üzüntüyle.
"Bugün erken çıkmış liste" dedi gözlerini ovarken.
"Öyle oldu, yıllardır aynı şey bu şekilde ona oluşabileceğini sanıyor musun gerçekten" dedi Changbin arkadaşının haline acıyarak.
"Denemekten zarar gelmez, zaten elimden başka da bir şey gelmiyor ki" dedi buruk bir şekilde gülümserken.
Elleriyle buruşturup attığı kağıtta Malezya'dan Seul'e gelecek yolcuların isimleri yazıyordu. Changbin'in havalimanında çalışan kuzeni sayesinde bunlara erişebilmişlerdi.
Yıllardır pes etmeden her gün o listede Jisung'un ismini arıyordu Minho. Her seferinde aynı heyecan ve sonunda ise hüsranla.
Changbin ve Chan'la Jisung'un evlatlık verildiği aileye ulaşmayı çok kez denediler ama hepsi başarısızlikla sonuçlandı.
Yurt prosedürleri gereği evlat edinen ailenin bilgileri gizli tutuluyordu. Ne numara ne adres ne bir soyad ne de bir iz hiç bir şeye sahip değillerdi. Sadece Haneul sayesinde Malezya'ya gittiğini öğrenebilmişlerdi.
Ellerinden gelen tek şey bu yolcu listeleriydi. Soyadının değişebileceği ihtimalini düşünüyorlardı listede gördüğü her Jisung isminin bilgilerini kuzeninden alıyordu Changbin ama hiçbiri onun Ji'si değildi.
"Minho yani nasıl söylesem onu bulsak da" dedi Changbin çaresizce.
"Yine başlama lütfen" dedi Minho battaniyeyi kafasına kadar çekip bıkkınlıkla derin bir nefes verirken.
"Ama bu da bir ihtimal farkındasın değil mi" diye sordu kısık bir sesle.
"Değilim Ji'den bahsediyoruz o değişmez eminim hala aynıdır" diye itiraz etti.
Onun tatlı küçüklük halinin fotoğrafıyla gözgöze gelince istemeden gülümserken buldu kendini.
"Minho gerçekten değişmiş olabilir ben senin dostunum sadece senin üzülmeni istemiyorum yıllardır acı çekiyorsun, benim kardeşim yok ama sen varsın benim için yemin ederim seni kardeşim gibi seviyorum sen üzüldükce elimden bir şey gelmediği için perişan oluyorum. Kullandığın antidepresanlar yüzünden ne hale geldin lütfen sana yalvarıyorum biraz topla kendin" dedi gözleri dolarken.
"Changbin sen de benim kardeşimsin ama biliyorum, Ji değişmedi biz söz verdik eninde sonunda tekrar bir araya geleceğiz" dedi gözleri dolan arkadaşına sarılıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Фанфик...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.