çöl çiçeği

2.5K 407 224
                                    


Yurda artık iyice alışmıştı, ya da öyle olduğuna kendisini inandırmak istiyordu.

Ama yine de fena gitmiyordu sanki, artık yemeklerin kötülüğünden şikayet etmiyor, diğer oda arkadaşlarının gürültü yapmasını sorun etmiyordu.

Felix'in ailesi onu yanlarına alacaklarını söylemişlerdi ama artık buna inanmıyordu.

Kendini kandırılmış hissediyordu belki de o dönem kendisini daha da kötü hissetmesin diye söyledikleri küçük pembe bir yalandı, kendini buna inandırmıştı.

Ama bilmiyordu ki ona yalan söylememişlerdi. Sadece işler çok karmaşık hale gelmiş, Felix ve ailesi bit türlü Kore vatandaşlığına geçemiyordu. Sanki görünmez bir el işlerini zorlaştırıyordu.

Felix kendini bu konuda çok mahçup hissediyordu ama Jisung onun böyle hissetmesini istemiyordu. O da ailesi de onu yanlarına almak zorunda değildi.

Öz dedeleri tarafından istenmeyen bir çocuğu kim neden yanına almak istesindi ki zaten. Artık üzülmüyordu, sadece anne ve babasını çok özlüyordu.

Ama artık onların geri gelmeyeceklerini de kabullenmiş hayatına devam etmeye çalışıyordu. Neyse ki Minho vardı, neyse ki arkadaşları vardı, neyse ki Haneul vardı.

Onlar da olmasa ne yapardı hiç bilmiyordu, en azından hayat ona yaptığı acımasızlığı fark etmiş ve karşısına iyi insanlar çıkarmıştı.

Odasında ki çalışma masasına oturmuş, yapması gereken ödevlerini çıkarmış, onlarla bakışıyordu bir süredir.

Bu uzun süren bakışmayı oda arkadaşlarından birisi bölmüştü.

"Jisung müdür seni odasına çağırıyor" dedi kendinden büyük olan çocuk.

Jisung ise müdür kelimesini duyunca en ufak hücresinin bile korkudan titrediğini hissetmişti.

"Tamam" diyip kafasını salladı. Korkuyla yutkundu. Ne yapmıştı ki odasına çağırıyordu bununla meşgul oldu kafası.

Acaba Haneul'un çaldığı telefonu mu fark etmişti ama üstünden uzun zaman geçmişti. Ayaklarını sürüye sürüye odasına doğru yürümeye başladı. Kafasında kurduğu senaryolar yüzünden dalmıştı.

"Jisung" diye ona seslendi neşeli bir ses.

Jisung bunu fark etmeden ağır adımlarla ilerlemeye devam etti.

"Jisung" diyip önüne geçti Haneul. Bu sefer el sallıyordu gülerek.

"Nereye daldın ufaklık" dedi saçlarını karıştırarak.

"Müdür" dedi gözleri dolarken.

"Beni odasına çağırmış hyung" dedi korkudan sesi titriyordu.

"Tamam sakin ol, gel birlikte gidelim sana bir şey yapmasına izin vermem" dedi sakinleştirmek için elini tutarken.

"Yanlış bir şey yapmadın ki, bir şey olmaz korkma" dedi yürürken.

"Daha iyi misin, girelim mi içeri" diye sordu müdürün odasının kapısının önüne geldiklerinde.

Jisung usulca kafasını salladı, derin bir nefes aldı. Haneul kapıyı çalıp Jisung'la içeri girdi.

"Sen niye geldin" diye sordu kaşlarını çatan müdür.

"Jisung'un gölgesiyim ben" dedi meydan okurcasına.

"Seninle uğraşamam, Jisung bir aile geldi seni evlat edinmek istiyorlar işlemler iki haftaya biter haberin olsun, şimdi çıkın" dedi yüzlerine bile bakmadan.

dandelions, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin