fotoğraf albümü

2.4K 331 357
                                    

Minho büyük ve geniş yatağında göğsünde hissetmeyi beklediği ağırlığı hissedemeyince hafifçe gülümseyip gerinerek sol tarafına döndü ama orada olmasını beklediği ve kısacık bir sürede varlığına alıştığı bedeni bulamayınca endişeyle gözlerini açtı.

Jisung bu saatlerde mışıl mışıl yanında uyur, Minho da sanki bir gözünde 136 kirpik olduğunu, dakikada on sekiz nefes alıp verdiğini bilmiyor gibi yeni baştan sayardı her sabah. Sonra da onun masum hallerine dayanamaz sulu öpücüklerle rahatsız edip uyandırırdı uykusundan.

Ama şu an olması gereken yerde değildi, ayrıca sıcaklığı bile yoktu. Yoksa bunca zamandır gördüğü rüyayı mı gerçek sanmıştı. Jisung hiç gelmemiş miydi? Kafayı yiyecek gibi hissediyordu, aniden yatağından fırlayıp adımlarını evinin salonuna yöneltti.

Gırlayarak uyuyan kedisi Sonnie dışında hiçbir hayat belirtisi bulamamıştı orada da. Panikten elleri titremeye başladı. Belki duşa girmiştir diye bir umut banyoya koştu ama orası da bomboştu.

İyice çözülen dizlerinin bağı yüzünden banyonun pervazına çöküp kaldı. Neredeydi, gerçekten gelmişti hatırlıyordu.

Öpmüştü onu dudakları yumuşacıktı, kokusu aynı çocukluklarında hatırladığı gibiydi, sarılmışlardı sıcacık hissetmişti. Bunların hepsi de hayal olamazdı ya.

Ama olabilirdi Minho uzun süredir gerçeklik algısını yitirmesine neden olan halüsinasyonlar görüyordu başrolün Jisung olduğu, o yüzden zaten psikiyatristi ilaçlarının dozunu yükseltilmişti.

Ellerini dizine sarıp başını eğdi, o kadar korkuyordu ki hepsinin hayal olmasından, artık bununla baş edecek gücü kalmamıştı Minho'nun, çok yorulmuştu. Gözlerinden akan yaşlara hakim olamıyordu.

Bir müddet öylece oturdu soğuk zeminde. O an kapının anahtarla açılma sesini duydu, herkes olabilirdi gelen. Sık sık kontrole gelirlerdi onu, kendine zarar vermesinden korktukları için, çok acınası bir adamdı Minho.

"Sevgilim" diye seslendi Jisung içeri doğru. Duyduğu sesle yerinden fırladı heyecanla.

Dış kapının önünde ellerinde poşetlerle duran Jisung'u görünce dünyalar onun olmuş gibi sevindi. Hayal değildi işte hiçbiri artık hayal değildi.

Hiç düşünmeden hızla Jisung'a sarıldı sımsıkı. Jisung onun kendisine sımsıkı sarılmasına alışmıştı artık canı yansa da hiç ses etmiyordu. Ama bu sefer çok daha kuvvetliydi, öyle ki elindeki poşetler yere saçılmıştı.

O da karşılık verdi, sanki çekip alınacakmışcasına sıkı olan sarılmaya.

"Neredeydin" diye sordu Minho dudaklarını boynunu sürtüp. Jisung da ellerini onun ensesine çıkarıp yeniden uzamaya başlayan saçlarıyla oynuyordu.

"Markete gittim, sen uyanmadan sana güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim" diye açıkladı kendini.

"Gitme" dedi Minho kısık bir sesle.

"Bana haber vermeden hiçbir yere gitme Jisung, yalvarırım sana, o kadar çok korktum ki" diye açıkladı kendini çaresiz sesiyle.

"Not bırakmıştım aslında sana" dedi Jisung da onun yanaklarını elleri arasına alıp yaşlı gözlerini öperken.

"Görmedim" dedi pişmanlıkla gözlerine yumarken.

"Sorun değil, Minho ben seni bırakıp hiçbir yere gitmem sakın korkma" dedi ve sevgilisine tekrar sımsıkı sarıldı. Minho rahatlamış bir şekilde başını salladı.

"Sen bu kadar erken uyanmazdın" dedi Minho gülerek.

"Evet uyanmam ama sen benim için daima istisnasın, hatırlasana okula ilk başlayacağın gün sabahın altısında dikilmiştim kapına" derken gülümsedi aklına gelen anıya tebessüm edip.

dandelions, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin