Minho hazırladığı davet masasına son kez göz gezdirdi. Her şey tam gibi görünüyordu. Yorgunlukla derin bir nefes verip mutfak önlüğünü çıkardı.
Yüzüne yerleştirildiği kocaman gülümsemeyle salona ailesinin yanına adımladı. Hemen Jisung'a doladı kollarını. Ona sarılmadığı anlar çok boş ve anlamsız hissettiriyordu.
"Yine de yardım edebilirdim" dedi Jisung dudaklarını büzerek, sabahtan beri bu konuyu tartışıp duruyorlardı.
"Seninle bir anlaşma yaptık değil mi, sen sadece kendine dikkat edeceksin, diğer her şeyi ben yapacağım" diyip uzun ve zarif boynuna bir öpücük kondurdu.
Birbirleriyle konuştuktan sonra hamileliğin devam etmesine karar vermişler ve bunu Bay Kim'e iletmişlerdi. Bay Kim de onlara dikkat etmeleri gereken konuları anlatmıştı birer birer, Minho da hepsini not almıştı çalışkan bir öğrenci edasıyla.
Bay Kim, Jisung'un stres, üzüntü ve aşırı hareketten uzak durması gerektiği konusunda altını çizerek uyarmıştı onları.
Bunun için Minho upuzun bir anlaşma yapmıştı Jisung'la. Jisung tabiri caizse bu yedi ay boyunca porselen bir bebek gibi sadece var olacaktı, hiçbir işe elini sürmeyecek sadece kendine dikkat edecekti.
Jisung itiraz ederek de olsa kabul etmişti ama en azından kendini o kadar yormayacak işlerde Minho'ya yardım etmek istiyordu çünkü Minho fark ettirmemeye çalışsa da çok yoruluyordu farkındaydı.
"Ama böyle çok yoruluyorsun, hem işe gidip hem ev işlerinin hepsini sen yapıyorsun, ayrıca ben de kendimi çok işe yaramaz hissediyorum" diye açıkladı Jisung duygularını.
"Şşş daha şimdiden oyunbozanlık yapıyorsun ama" diye kızdı kaşlarını çatarak.
"Sen kendini yormadığında ben de hiç yorulmuyorum böyle düşün" diye devam etti elini göbeğine getirip bebeklerini hissetmeye çalıştı ama daha küçük olduğu için varla yok arasındaydı.
"Peki madem" deyip gülümsedi Jisung da başını geriye atıp Minho'nun omzuna dayadı kafasını, Minho da o kahkahalara boğulurken öpücüklere boğdu Ji'sini.
"Hanni yine mi uyudu" diye sordu etrafta Soonie ve Hanni'yi göremediği için, mutfağa geçtiğinde hepsi salonda oyun oynuyordu.
"Hım, Soonie de onunla uyumaya gitti" diyip güldü onların tatlılığına.
"Neden bu kadar çok uyuyor ki" diye sordu Minho endişelenmeye başlamıştı kızı için.
"Çok uyumuyor ki, o daha bebek tüm gün oyun oynuyor, biz de çok fazla güldürüyoruz onu, yorgun düşüyor küçük bedeni" diye açıkladı Jisung onun endişesini hissettiği için.
Minho inanılmaz ilgili bir baba olmuştu ve Jisung onun bu hallerine bayılıyordu. Minik ailesini her şeyden çok sevdiğini tüm kalbiyle hissetiriyordu hepsine.
"Seni seviyorum" diyip bir öpücük kondurdu dudaklarına, Minho da hemen ayak uydurdu ona. Öpüşmeleri biraz derinleşmişti, geri geri koltuğa yürüyüp Jisung'u kucağına oturmuştu.
O sıra çalan kapı ikisinin de canını sıkmıştı ama en çok Minho'nun tabiki. Son kez küçük bir kelebek öpücük bıraktı sevgilisinin kiraz dudaklarına ardından kapıya gidip açtı gözlerini devirerek.
"Hem evine davet edip hem de misafirini bu kadar suratsız karşılayan bir sen varsındır herhalde" dedi Changbin gür sesiyle.
Minho da bir şey demeden içeri geçmeleri için kenara çekildi. Felix'e hoşgeldin dedi gülümseyerek, Changbin'e ise sadece ters ters baktı. Onların arkadaşlığı böyleydi, ölmedikleri sürece birbirlerine asla iyi davranmazlar hep birbirleriyle atışırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Fanfiction...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.