Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
LÜTFEN ALTINCI BÖLÜMÜ OKUYUN. NASIL OLUYORSA ÇOĞU OKUYUCU BÖLÜMÜ GÖRMEDEN ATLIYOR.
Günler geçip giderken Minho'nun okulu ara dönem tatiline girmişti. Minho, Jisung'a verdiği sözü tutup sınıfında ilk okuma yazmayı öğrenen kişi olmuştu.
Bu süreçte Jisung her gün Minho'yu evine çağırmış, o ödevlerini yaparken tıpkı bebekliğinde olduğu gibi büyük bir dikkatle onu izlemişti. Jisung Minho'nun babasının tavırlarından sonra Minho'nun evine gitmekten çekinir olmuştu.
Kendisini büyük bir dikkatle izleyen küçüğünün varlığının farkında olarak ödev yapmak Minho'yu çok zorluyordu. Ödevi bırakıp onunla vakit geçirmek istiyordu ama verdiği sözü tutmak zorundaydı.
Jisung ve Minho'nun sokakta vakit geçirdikleri bir gün ağaçta gördüğü mandalinalar Jisung'un ağzını sulandırmıştı. Ayrıca uzun zamandır yaramazlık yapamamak içinde huzursuzluk oluşturmuş olacak ki ağaçtan mandalina çalma fikrini ortaya atmıştı.
Jisung "Hadi şu ağaçtan mandalina alalım" dedi parmağı ile ağacı gösterirken.
Minho "Olmaz Ji, bizim evde var ben sana getireyim istersen" dedi.
"Bizim evde de var ama ağaçtan aldıklarımız kadar lezzetli olmuyor evdeki meyveler" dedi. Yine büyük güzel gözleriyle Minho'ya hadi lütfen yapalım der gibi bakıyordu.
Minho derin bir nefes alıp verdi. Bu çocuğa asla hayır diyemiyordu ama gösterdiği ağaç biraz yüksekti. En azından onun çıkmasını engellemeliydi.
"Tek bir şartla, ağaca ben çıkacağım sen aşağıda kalacaksın" dedi.
Jisung bu durumdan hoşnut olmadı. "Olmaz, ben de seninle geleceğim seni yalnız bırakamam" dedi.
"Sen bilirsin, o zaman ben eve gidiyorum" dedi. Jisung'un bu blöfe kanacağını biliyordu.
"Of, tamam o zaman sen çık ben aşağıda dururum" dedi.
Minho kazandığı zaferle gülümsedi oturdukları merdivenden kalkıp ağaca doğru yürüdüler. Ağaç yakından daha da yüksek görünüyordu. Bu durumu Jisung da farketmiş olacak ki "Miyo vazgeçtim ben evdeki mandalinalardan yerim, hadi geri dönelim" dedi.
Minho başını olumsuz anlamda salladı. Jisung bu mandalinayı yemek istiyorsa Minho onun için toplayacaktı.
"Korkma Ji, ben süper kahramanım ne çabuk unuttun bana hiçbir şey olmaz. Bak senin dizlerin kolların yara içinde ama ben de hiç yara yok neden biliyor musun" diye sordu.
Jisung o an fark etti, gerçekten de Minho'nun vücudunda hiç yara yoktu ama kendi vücudu Minho'nun yapıştırdığı yara bantlarıyla doluydu neden böyleydi acaba?
"Neden?" diye sordu büyük bir merakla.
"Çünkü benim özel gücüm incinmemek" dedi Minho gururlu bir şekilde.
Jisung büyülenmiş bir şekilde Minho'ya baktı. Bunca zaman ona yalan söylediğini düşünmüştü ama Minho gerçekten bir süper kahraman sanırım diye düşündü. Küçüğü Minho'ya bir kez daha hayran kaldı.
"Tamam o zaman ben burada bekleyeceğim" dedi.
Minho Jisung'un saçlarını karıştırıp sevdikten sonra ağaca tırmanmaya başladı. Jisung'a belli etmemeye çalışsa da korkmaya başlamıştı. Çıktığı ağaç çok yüksekti ama Jisung için yapmalıyım diye geçirdi içinden.
Birkaç mandalina topladı ve ağaçtan inmek için yavaş yavaş aşağı inerken bastığı dal çok güçlü olmadığı için sallandı. Elleri dolu olduğu için dengesini kontrol etmekte zorlanan Minho mandalinalarla birlikte yere düştü.
Düştüğü yer yüksek olduğu için hızlı düşmüştü. Kolunun üstüne düşmüş ve çok acıyordu ama endişeleyle yanına gelen Jisung'u daha çok korkutmamak için sakin kalmaya çalışıyordu.
Jisung 'Minho iyi misin, bir yerin acıyor mu, benim yüzümden oldu çok özür dilerim özür dilerim" diyerek ağlıyordu.
"Ji, iyiyim bir şeyim yok lütfen ağlama ağladığını görmek beni üzüyor, anneme ya da abimlere haber verir misin" dedi.
Jisung hemen kafasını sallayıp, Minho'nun evine koşarak kapıyı çalmaya başladı. Kapıyı Chan açtı. Jisung'un ağladığını fark etti "Noldu Jisung, bir şey mi oldu neden ağlıyorsun" diye sordu endişeyle.
"Chan abi, Minho ağaçtan düştü size haber vermemi söyledi" dedi.
"Tamam ağlama neredeki ağaç hadi gidelim" dedi kapıyı ardından kapatarak. Jisung Chan'ı ağacın olduğu yere getirdi.
Minho düştüğü yerden kalkmış duvar dibinde kolunu tutarak oturuyordu. Chan hemen yanına gidip eğildi. "İyi misin abiciğim, kolun mu acıyor" dedi.
Minho kafasını salladı. Chan kardeşini kucaklayıp kaldırdı. "Tamam anneme haber verelim hastaneye gidelim" dedi. Kucağındaki Minho ile birlikte evlerine geri dönüp kapıyı çaldı.
Kapıyı açan annesiydi, "Anne, Minho ağaçtan düşmüş kimliğini falan al, taksi çağır hastaneye götürelim kolu ağrıyormuş" dedi. Minho'nun annesi hemen taksi çağırıp Minho'ya döndü.
"Ah be oğlum, ne işin var ağaç tepelerinde, hay Allah'ım ya başka yerlerinde ağrıyor mu" dedi Minho yüzünü sıvazlarken.
"Ona kızma Loona teyze, benim yüzümden oldu" dedi ağlayan Jisung.
"Tamam Jisung ağlama biz hastaneye gidelim şimdi sen de evine git hadi" dedi.
"Hayır ben de geleceğim" dedi Jisung.
"Tamam hadi daha da oyalanmayalım taksi gelmiştir çıkalım" dedi Chan.
Hastane de doktor Minho'nun koluna film çekip kırıldığını ve alçıya alınması gerektiğini söyledi. Minho'nun eli alçıya alındıktan sonra eve döndüler.
Şimdi kırık alçılı koluyla Minho ve ağlamaktan gözleri kızarmış Jisung Minho'nun odasında oturuyordu.
Jisung "Neden yalan söyledin hani senin özel gücün incinmemekti, çok korktum sana bir şey oldu diye" dedi kırılmış bir sesle.
Minho "Çünkü sana o mandalinalardan toplamak istedim" dedi mahcup bir şekilde. Mahcuptu çünkü Jisung'u korkutup ağlatmıştı. Bebekken bile Jisung Minho'nun yanında hiç ağlamaz onu gördüğünde susardı. Ama bugün onun yüzünden çok fazla ağlamıştı.
"O mandalinaları senin kadar sevmiyorum ki, en çok seni seviyorum, sana daha kötü bir şey olsaydı çok ağlardım" dedi.
Minho "Yani bu az ağlamış halin mi?" dedi gülerek.
Jisung burnunu çekerek güldü. "Gülme aptal" dedi gülerek.
İkili hallerine bakıp daha çok gülmeye başladı, her ne yaşarlarsa yaşasınlar her seferinde günü kahkahayla sonlandırıyorlardı ve bu hallerini ikisi de çok seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelions, minsung
Hayran Kurgu...ardından serçe parmağını uzattı. "tamam öyleyse bana söz ver, büyüyünce evleneceğiz eğer sözünü bozan olursa ceza olarak bir kutu çikolata alacak" dedi.